..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ben bir kuþum; uçtum yuvadan... Artýk ben nerede, eve dönme isteði nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Þiir > Aþk ve Romantizm > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




1 Eylül 2012
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
Bulanýk, ekonomik ve sosyal açýdan nispeten geliþmiþ, ekonomik varlýðý olan insanlarýn oturduðu apartmanlarýn, ticarethanelerin, bankalarýn, resmi dairelerin, v.s., bulunduðu bir ana cadde ve bu caddeyi çevreleyen gecekondu mahallelerinden ibaret tipik bir Anadolu kasabasýydý.


:BAFG:
Bulanýk, ekonomik ve sosyal açýdan nispeten geliþmiþ, ekonomik varlýðý olan insanlarýn oturduðu apartmanlarýn, ticarethanelerin, bankalarýn, resmi dairelerin, v.s., bulunduðu bir ana cadde ve bu caddeyi çevreleyen gecekondu mahallelerinden ibaret tipik bir Anadolu kasabasýydý.
Taksi ana cadde boyunca giderek þehir dýþýna çýktýðýnda, Fiko, yanýnda oturduðu þoföre, “Kaledeki çoban kýz jandarmayý ayaða kaldýrmýþ, eþgalimiz aranýr olmuþtur…” dedi.
Þoför Þahap, “Yok be baba, yau…” diyerek güldü. “Hamido’nun çetesi peþinde jandarma. senin esaminin bile okunmaz…”
“Öyle midir?”
“Öyledir!”
“Öyledir inþallah…”
*
Celal Kabaloðlu, atýný dörtnala sürerek çiftlik avlusuna girdi. Sertçe durdurduðu attan indi. Hizmetçiler koþarak geldiler ve birisi atýn yularýndan tutarken, diðeri atýn üstüne bir battaniye örttü.
Kahya Veysel koþturup gelerek, elinde taþýdýðý telsiz telefonu uzatýp Celal beye verdi.
“Avukat bey telefondadýr, aðam..”
“Üstümü baþýmý deðiþtirip banyo edeceðim. Banyoyu hazýr ettir!”
“Hazýrdýr beyim!”
“Bir takým iç çamaþýrý da býraksýnlar!”
“Býrakýldý, beyim!”
“Eyi!”
Çiftlik evine doðru yürürken telefonla konuþmaya baþladý.
“He, Þamil Bey, buyur!”
“… ”
“Ne diyon sen, avukat! Bir yanlýþlýk olmasýn?”
“...”
Aldýðý haberin onu, þok ettiði görülmekteydi..
“Tamam! Senle sonra konuþacam! Tamam!.”
Sinirden titremeye baþlamýþtý..
“Kahya!...”
Kahya Veysel, gene telaþlý koþturup geldi.
“Emriniz, beyim?”
“Sýçýrtma emrine! Fýko geldi mi, onu de!”
“Gelmedi!”
“Gelecek! Gelmese de, getireceksiniz o þerefsizi!... Ölü ya da diri, getireceksiniz!”
“Baðýþla beyim! Size bu öfkeyi yaþatacak ne etmiþtir, Fýko aðam?...”
“Aðam deme o köpeðe! Haysiyeti bir köpekten beterdir! Benim soyadýmý taþýyan öyle bir köpeði yaþatmam!... Geberteceðim onu, geberteceðim!”
“Emrederseniz, öldürürüz!”
“Kendi ellerimle öldüreceðim! Kendi ellerimle! Ambara indirin gelince! Git, o herif gelince çaðýr beni! Hadi, durma!...”
Kâhya Veysel geri dönüp uzaklaþtý.
*
Kahya Veysel, sarý damalý taksinin çiftliðe girip, çiftlik evine doðru gitmeye baþladýðýný görünce telaþlanarak yanýndaki iki adamýný peþinden koþturdu.
“Koþun! Fýko, Celal aðanýn yanýna varmadan bura gelsin!...”
Ýki adam koþturup, taksiyi çiftlik evinin önüne yanaþýrken yakaladýlar.
Fiko, adamlarýn telaþýný merak ederek, “Ne var?” diye sordu.
“Veysel aðam dedi, Veysel aðamýn yanýna varmadan aðamýn yanýna varmayacaksýn!”
“Nerde Veysel aðan?”
“Odasýnda…”
Þahap, olanlara bir anlam veremiyordu. “Celal aðanýn yanýna girmemen için bir sebep olsa gerek! Yoksa, Celal aðanýn öz be öz yeðenini, bir iþçinin ayaða çaðýrmasý olur mu?”
“Herhal öyledir!”
Fýko, az ilerde, avlu içinde Kahya Veysel’i gördü ve eve girmeden onun yanýna kadar yürüdüler. Fiko, ona çýkýþarak,
“Ne zaman palazlandýn da, bize hükmeder oldun, kahya?”
diye söylendi.
Kahya Veysel, kinayeli baktý, “Kes ulan, zevzekliði!” diye çýkýþtý. Onu kolundan çekiþtirerek ambara doðru yönlendirdi. “Celal aðamýn emri, onu ambarda beklemendir. Yürü ambara!”
Þahap, kâhyanýn davranýþý karþýsýnda gözleri fal taþý gibi açýlarak kâhyanýn üzerine yürüdü. “Ulan haddini bilmez deyyus!...”
Kâhya, Fýko’yu itip kakarken üzerine gelmekte olan Þahap’ý görünce belindeki silahýný çekti. Ýki adamýna, “Ambara götürün Fiko aðamýzý!” diye emrederken, bir yandan da silahýn aðzýna mermi sürdü. Ýþçiler, direnmeye çalýþan Fýko’yu ite çeke ambara doðru götürdüler. Kahya, silahý Þahap’a doðrulttu. Þahap donup kaldý. Kâhya Veysel onu itekleyerek taksiye doðru sürmeye baþladý.
“De, sen git yoluna! Senle bi’iþimiz yoktur!”
“Fýko’ya ettiðin nedir?”
“Aðanýn emridir! Sen karýþma!”
Þahap, sinirli arabasýna bindi, çalýþtýrdý, hareket ettirdi. Camdan uzanarak; “Ýnþallah, aðamýn emridir! Yoksa bu yaptýklarýn boyunu aþar, kahya!” diye söylendi.
“De, bas git!”
Þahap, son sürat gitti.
Kâhya, Fýko’yu zapt eden iþçilerin yanýna geldi. “Aðam gelene kadar salmayýn onu!” diyerek oradan ayrýlýp çiftlik evine yöneldi.
Çiftlik evine girerek doðruca iþçi odasýna geldi. Odada tek baþýna Kahya Kadýn oturmaktaydý.
Kahya Kadýn onu, “Aðan da’a banyoda!” diyerek karþýladý.
Geçip, masa baþýna oturdu. “Ýyi ya, aðam çýkana kadar bir sahan kavurma erit de yiyeyim, he bacým!”
Kadýn denileni yapmak için kalktý.
*
Hacer Elmas, Kabaloðlu Kýraathanesinin kapýsýna gelip de içeriye doðru bakýnmaya baþladýðýnda, garson merak ederek kapý önüne çýktý. Ona, “Birisine mi bakýnmaktasýn abla?” diye sordu.
“He, Fiko Kabaloðlu’na baktýydým.”
Garson, kadýnýn kimliðini merak etmekteyken, “patron þimdi burada deðil,” dedi.
Hacer Elmas hayal kýrýklýðýna uðrayarak, “Ta Kayaköy’den geldiydim, görebileydim keþke,” diye söylendi. Garsona, “Celal beyle beni görüþtürebilecek baþka biri var mý bildiðin?” diye sordu.
“Celal Kabaloðu’ylan mý?”
“He?”
Garson, ayný cadde üzerindeki taksi duraðýný iþaret ederek, “orada Fiko aðamýn teyzesi oðlu Þahap durur. Fiko aðam hep onun arabasýylan gider çiftliðe neye, bir var istersen ona,” dedi.
Hacer Elmas, “Tamam kardeþ, sað ol,” diyerek oradan ayrýldý. Þahap! Hemen hatýrladý bu adý. Tam on yedi yýl önceden kara yaðýz, burma býyýklý, kirli sakallý bir þoför geldi gözlerinin önüne; Fiko’nun onu kaçýrdýðý arabayý sürüyordu.
Taksi duraðýna vardýðýnda, Þahap da çiftlikten yeni dönmüþ, arabasýný sýraya sokuyordu.
Hacer Elmas, taksi kulübesine vardýðýnda, ona Þahap’ýn taksisini gösterdiler. Gösterilen taksinin baþýna döndüðünde ise, saçlarýna aklar düþmüþ, suratýnda býyýk ve sakalýn esemesi okunmayan, sinek kaydý týraþýný olmuþ kýrk yaþlarýnda bir adam buldu karþýsýnda.
Kendini tanýtmasýna bile gerek kalmadan, adam hemen tanýdý onu. Arabadan inerek, “Hacer bacým, bir emrin mi var?” diye sordu.
“Ben, Celal beye haber salmaya bir adam ararým. Kahveden Fiko’ya bakmýþým, ama yoktur. Sen yardým edebilin belki!”
“He, ederim bacým.”
“Ýyi madem… Celal Beye köy yerindeki kocamdan kalma araziyi neyi satmak isterim. Alýcýysa, agam Hasan Topal’ý Yetiþtirme Yurdu’nda bulsun, o getirsin bana onu!”
Þahap, bu geliþmenin Celal aða için önemini biliyordu. Kadýnýn dediði gibi Celal aðaya haber verip, üzerine vazife olaný yerine getirmesi icap edecekti.
“Ben ulaþtýrýrým haberi ya, gerisini aðam bilir, emi bacý!”
“Ben, ararlarsa bir hafta daha agamda misafirim.”
“Onu da derim bacý!”
“Ýyi madem, ben gideyim!”
Hacer Elmas, oradan ayrýlarak cadde boyunca yürüdü, gitti.
*
Celal Kabaloðlu banyodan çýkmýþ yeni kýyafetlerini giyinmekteydi.
Kahya Veysel oda kapýsýný týklattýktan sonra araladýðý kapýdan baþýný uzatarak,“Fiko, ambardadýr aðam,” dedi.
Yaptýðý banyodan sonra sinirleri oldukça yatýþmýþ olan Celal Bey, oldukça sakin görünüyordu.
“Gir kahya! Beraber inelim, bekle de.”
“Olur aðam,” diyen Kahya Veysel odaya girdi. Celal beyin sakin görüntüsünden cesaret alarak, “Merakýmý maruz görün aðam. Fiko, sizi üzecek ne etmiþtir, merak etmekteyim?”dedi.
Celal Kabaloðlu, “Evvelki gün, gözünü korkutsun diye gönderdiðim adamý öldürmüþ namussuz. Adamý korkutup elindeki tarlayý satmaya razý et dedik, o herifi gebertip geldi.”
“Keþke yollamayaydýnýz Fiko’yu aðam. Adamýn karýsý, Fiko’nun gençlik gözdesiydi, bilirsiniz. Fiko oradan çok kinliydi adama…”
“Ne alaka?”
“Adamý ortadan kaldýrýp, kadýný sahiplenmeyi kurmuþ olabilir…”
Odanýn dýþýndaki telefon sesi onlara kadar geldi. Kahya Kadýn, elinde telefonla kapýyý aralayarak, “Taksici Þahap, illa da aðamla konuþmam gerek di’yi,” diyerek telsiz ahizeyi Kahya Veysel’e uzattý.
Ahizeyi eline alan Kahya, Celal beyden konuþmasý için iþaret alýnca, aleti kulaðýna kaldýrdý. “Aðamla konuþmaný gerektirecek kadar önemli olan neymiþ, bana de Þahap!”
Þahap, Celal Bey ile doðrudan muhatap olarak, vereceði müjdeli haberle onun gözüne girmek isterken, çiftliðin kahyasýyla muhatap olmayý içine sindiremedi. “Sana niye diyecekmiþim ki? Bu, doðrudan aðamý ilgilendiren bir konu… Telefonu ona götür sen!”
“Telefon zaten aðamýn yanýndadýr; kendisi benle konuþmaný istedi!”
“Sen, ona, Kayaköy’deki araziyle ilgili önemli bir habermiþ deyiver hele…”
Kahya Veysel, eliyle ahizenin aðzýný kapatarak Þahap’ýn söylediðini Celal beye yansýtýnca, Celal bey bu defa heyecanlanarak ahizeyi eline alýp, kendisi konuþmaya baþladý. “Ne vardý, Þahap evladým?”
“Ellerinden öperim aðam! Kayaköy’de ölen Ali Elmas’ýn karý geldi az evvel yanýma. Celal aðama hürmetlerimi iletiver, köydeki kocamdan kalan araziyi neyi satýn almak isterse, ben emirlerine amadeyim, demekte…”
“Öyle mi?”
“He aðam, kendisi, abisi Topal Hasan’ýn yanýnda kalmaktaymýþ. Aðam, beni, Yetiþtirme Yurdunda çalýþmakta olan abim Topal Hasan kanalýylan çaðýrtýrsa, koþa koþa varýrým, demiþtir.”
“Öyle mi?”
“He aðam…”
Celal bey, “Ýyi madem, buluruz, konuþuruz kedisiyle. Sað ol evladým, iyi bir haber verdin,” diyerek telefonu kapattý.
Kahya Veysel, Celal beyin telefondaki üstü kapalý konuþmasýndan iyi haberin detayýný öðrenememiþ olmanýn merakýyla beyefendiye bir þey sormakla sormamak arasýnda bocalarken, giyinmeyi bitiren Celal bey hareketlendi. “Haydi, ambara inelim de öðrenelim þu serserinin neyi kurup kurmadýðýný…”
*
Celal Kabaloðlu, ambardaki masanýn baþýna geçip oturdu. Arpa çuvallarýnýn istifi önünde bir sandalyede oturmakta olan Fiko’nun tepesindeki iki ýrgata, “Getirin, oturtun þunu karþýma!” diye emretti.
Ýki adam Fiko’nun birer kolundan çekiþtirip ayaða dikerken, silkelenip onlardan kurtulan Fiko, masa önündeki sandalyeye oturdu.
Kahya Veysel, diðer iki adama iþaret edince, adamlar ambardan çýktýlar.
Celal bey Fiko’nun suratýný seyretti bir an, sonra öfkeyle týsladý. “Ulan ben seni altý tene adam öldür de peþin sýra býrak gel diye mi yolladým Kayaköy’e gavat oðlu gavat! Ali Elmas’ý bi hýrpalayýp korkutun, sonra da geri gelin demedim miydi, puþt!”
“Amuca…”
“Sýçýrtma amucana ulen! Herif geberdi gitti. Tarlasýnýn tapusunu kim devredecek þimdi bana? Bekle ki, miras intikali olsun bitsin de, karýsý devretsin… E-e! Bir haftaya kalmaz, kamulaþtýrma kararý çýkar ve de kamulaþtýrma parasý herifin mirasçýlarýna ödenirse, benim zararým ne olacak, bilin mi? Bilemezsin… Nereden bilecen ki… Puþtun oðlu! Senin gibi dangalak bir oðlu olduðundan, o adamcazýn da kemikleri sýzlýyordur þimdi mezarýnda. Beceriksiz köpek! Allah belaný versin!”
“Amuca…”
“Amuca, Amuca… Ne? Ne var soysuz!”
“Amuca, adam, iki adamýmý öldürdükten sonra, mecbur kalmýþým, vurmuþum, o adamý. Ben vurmasaydým, vallah, o bizi vuracak idi… Yoksam ben de bilirdim ki, tapuyu devretmesi için gözünü korkutup dönecek idik…”
Celal bey, Ali Elmas’ýn tapuyu devretmemekteki inadýný hatýrlayýnca gözü kara birisi olabileceðini düþündü.
“Ýmam efendiyi de öldürmüþün…”
“Çünkü, kullandýðý traktörü üzerime sürüp ezmek istemiþtir beni. Üstelik beni bellemiþtir ki, eþkalimi verip þahitlik ederdi.”
“Ya kaledeki o çocukla o adam?”
“O adam, benim adamýmdý. Çocuk, olanlarý gördüðünden, adamýmý peþinden salýp yakala getir dedim ise de, kayalýklarýn tepesine kaçan çocuðu yakalayýp getirirken, adam da, çocuk ta, ikisi de kayalýklardan yuvarlanýp ölmüþlerdir.”
“Bi çuval inciri bok ettin ulan! Þu kepazeliðe bak… Jandarma izini sürüp peþinden gelmeyecek mi, þimdi? Sen enselenince, beni itibarým ne olacak? Katil, Celal Kabaloðlu’nun yegeniymiþ, demeyecek mi millet? Ya, Celal Kabaloðlu, tarlasýný satmadý diye öldürtmüþ adamý, derlerse; ben nasýl cevap veririm onlara?”
“Hamido’dan bilinmekte her þey amuca. Jandarma, Hamido’nun peþine düþmüþtür…”
“Ne Hamido’su ulan? Hamido diye biri mi var ki; Hamido da sensin!”
“Kimse bilmez ki beni, amuca. Jandarma hayalet peþine gidecektir…”
“Bu anlattýklarýný doðru kabul edip, seni bu defalýk gebertmeyeceðim; amma velakin, araþtýrýp soruþturduktan sonra yalan söylediðini öðrenirsem çekeceðin var elimden…”
“Vallah doðru söylemekteyim amuca!”
Kahya Veysel, dineldiði yerden lafa karýþtý.
“Fiko’nun yapabileceði bir þey gelir aklýma aðam…”
“Nedir o?”
“Adamýn karýsý…”
“Ne olmuþ adamýn karýsýna? Adam gibi anlatsana þunu kahya!”
“Fiko, adamýn karýsýna yanaþýr da…”
Celal bey onun demek istediðini anlayarak sözünü tamamlamasýna fýrsat býrakmaksýzýn, “Afferim len, kahya… Ben nasýl akýl etmedim bunu… Aferin…” dedi.
Celal Kabaloðlu masadan kalktý. Fiko’ya dönerek,
“Var git þu karýya… Gençlik aþkýn deðil miydi o senin?”
“He amuca…”
“Tarla karþýlýðýnda bir gecekondu alýp ver, kandýr karýyý. Çalýþmak isterse, yurda kocasýnýn yerine iþe koyalým onu… Tamam mý, anladýn mý?”
“Anladým amuca.”
“Karý, aðabeyi Topal Hasan’ýn yanýnda kalmaktaymýþ. Araziyi devretmek istediðini söylemiþ þoför Þahap’a. Var avukat Þamil’e, karýdan vekaletname alýn, tamamlayýn devir teslim iþlemlerini! Tamam mý, anladýn mý ulen?”
“Anladým amuca!”
“Bu sefer aðzýna burnuna bulaþtýrmadan becer bari…”
“Beceririm evvel Allah!”
Celal Kabaloðlu, Kâhya Veysel’e, “Tamam, salýverin bu deyyusu!” diye emretti. Ambardan çýktý, gitti.
Celal bey gittikten sonra Kahya Veysel, Fiko’nun gönlünü alma çabalarýna giriþti. “Fiko aðam, yaptýklarým vallah beyimin emri idi. Kusura bakmayasýn emi…”
Fiko üstünü baþýný toparlayarak kapýya giderken, “Seninle daha sonra hesaplaþacaðým,” diye söylendi.
*
Topal Hasan, Fiko’yu müstahdem odasýnda aðýrlýyordu.
“Þu yediðimiz ekmek senin yüzü suyun hürmetinedir. De bana aðam, emret bana!”
“Estaðfurullah! Kocasýndan kalma arazi için, bacýn Hacer ile görüþmek isterim.”
“Ne demek aðam, emrin olur. Sen çayýný içene kadar alýr gelirim.”
Topal Hasan, yurdun hemen arkasýndaki evinden, dediði gibi beþ dakikada alýp getirdi Hacer Elmas’ý.
Kadýn, “Celal beyi beklerdim, sen mi geldin?” diye girdi odaya.
Fiko, kadýnýn selamsýz sabahsýz ters hareketlerinden gocunarak, “Ben, amucamu temsilen gelmiþim. Ha o, ha ben…” dedi.
“Ýyi madem! Arazi için Ali’yi sýkýþtýrýp dururdu amcan. Eðer, almaktan caymadýysa, satýcýyýk,”
“Caymadýk. Alýcýyýk.”
Topal Hasan, “Çay içer misin aðam?” diye sorunca Fiko, baþýný sallayarak içeceðini belirtti. O, çay servisi için odadan çýktýðýnda, Fiko da, Hacer de, bir anda arazi pazarlýðýný unuttular, kendileriyle ilgili konuþmaya baþladýlar.
Fiko, “Daha dün gibi…” dedi. “Hiç deðiþmemiþsin.”
Hacer, yumuþak bir sesle, “On yedi sene oldu,” diye karþýlýk verdi.
Topal Hasan’ýn dönüþüne kadar konuþacaklarýný konuþup bitirmek ister gibi, çabuk çabuk konuþuyorlardý.
Fiko, “Hiç aklýna getirdin mi beni?” diye sordu.
“Hiç görünmedin ki bi’da!”
“Görünsem n’olcaktý ki? Bi kocan vardý, çocuklarýn vardý…”
“Senin? Çoluk çocuðun var mý?”
“Yok! Senlen olmayýnca kahredip evlenmedim hiç!”
“Ben evlendim… Varacaksýn dediklerinde, mecburen…”
“Öyle… Mecburiyetten evlendin sen…”
“Mecburiyetten… Sen sahýp olamayýnca!”
“He! Doðrusun vallah! Amucamýn karþýsýna dikelip…”
“Dikelsen n’olcaktý sanki? Kýzýmýn namusunu temizle diyerekten babam dikeldi de n’oldu? Öldürülmedi mi? Seni de öldürtürdü.”
“Tövbe vallah! Babaný öldüren týraþ ederken suratýna ustura kaçýrdý diyerekten kavga ettiði bir eþkiyaymýþ. Yakalanýp hapse konulduydu, hatýrlamýyon mu?”
Hacer Elmas, kapý kolunun eðildiðini görerek konuþmayý sürdürmek istemedi. “He, öyleydi,” diyerek geçiþtirdi.
Topal Hasan elinde çay tepsisiyle girdi. Fiko için doldurduðu çay bardaðýný servis ettikten sonra, Hacer Elmas’a da bir çay götürdü. “Senin için de bir açýk çay koydum. Ýçersin, deðil mi?”
“He!”
Bir kenara geçip oturdu. “Arazi için anlaþtýnýz herhal?” diye sordu.
Fiko, “anlaþýrýz, anlaþýrýz,” diye tekrar etti. “Anlaþýlmayacak bir iþ deðil ki!”
Topal Hasan, “bacým, alacaðý paraylan, buradan bir ev alýp göçmek istemekte, emme vereceðiniz paranýn ona yetip yetmeyeceðini de bilememekte,” diyerek konuþmaya baþladýðýnda Fiko, pazarlýk için istediði kozlarý ele geçirmiþ olduðunu fark etti.
Hacer Elmas’a hitap ederek, “Taþlýk, kýraç bir arazi için alacaðýn paraylan, þehirden bir ev alýnabilir mi ki?” diye sordu.
Hacer Elmas, ilk karþýlaþtýklarýnda ki tersliðini bürünerek, “neden alýnmazmýþ!” diye çýkýþtý. “O arazide taþ ocaðý açacak imiþsiniz; bir eve karþýlýk bin ev parasý kazanmayacak mýsýnýz? Ýstediðim parayý vermez iseniz, vallah devretmem tapuyu.”
Topal Hasan kýz kardeþini kayýrýp savunmak yerine, Fiko’ya destek olmak için, “vermeyip de ne edeceksin ki, bacým? Taþ ocaðý açýlýr da, makineler tozu dumana katmaya baþlayýnca, oturulacak ev, keçi yayacak arazi mi kalýr sanýrsýn?”
Fiko, adamýn dalkavukluðunu umursamadan Hacer Elmas ile konuþmayý sürdürdü. “Ne dediðimi yanlýþ anlama! Demem o ki, amucamýn vereceði üç kuruþ paraylan ev alamazsýn, amma ben amucama deðil, sana tarafým bu mevzuda.”
“Taraf olsan ne ki? Sanki amcanýn sözü dýþýna çýkabilinmiþin gibi!”
Fiko, onun on yedi yýl öncesini kakýnç yapmayý sürdürdüðünü anlayarak, “çýkarým!” diye diretti. “Bulanýk kazan, sen kepçe; gez, dolaþ, içine sinecek satýlýk bir ev bul. Parasý ne olursa olsun, düþünme, yeter ki bu evi isterim de bana! O evi hemen satýn alacaðým sana.”
“Essah mý?”
“Ne sandýn ya?”
Topal Hasan, dalkavukluðu sürdürmek isteyerek gene lafa karýþtý. “Aðalarýn elinden tutulmaz elbet! Allah ne muradýn var ise versin Fiko aðam!”
Fiko, adamýn lafýndan hoþnut oldu. Hacer’e masumca bakarak, “Allah’tan tek bir muradýmýz oldu, onu da nasip etmedi,” diye söylendi.
Onun ne demek istediðini Hacer Elmas da, Topal Hasan da çok iyi anladý.
Fiko, aklýna birden bire gelivermiþ gibi, “kocan Ali’den boþalan, burada ki müstahdemlik iþine seni koysam, çalýþýr mýsýn?” diye sordu.
Hacer Elmas ve Topal Hasan, bu umulmadýk teklif karþýsýnda, karþýlarýndaki adamýn, onlarla dalga geçip geçmediðini anlamaya çalýþarak bakýp kaldýlar.
Fiko, lafýný sürdürerek, “maaþlý, sigortalý bir iþ, iyi olmaz mý? Kimseye muhtaç olmadan geçinir gidersin…” dedi.
*
Yurt Müdürünün, Ali Elmas’ý ikna etmekte gösterdiði beceriksizliðin, milletvekili Celal Kabaloðlu’nun gözünden düþmesine sebep olmasýndan sonra, Muþ Sosyal Ýþler Müdürlüðüne atamasýný yaptýrmak için torpil yaptýrabileceði hiçbir imkaný kalmamýþtý. Bu yüzden o kadar üzgündü ki, Ali Elmas’ýn Kayaköy’deki cenaze namazýnda, ilçe müftüsü ‘hakkýnýzý helal ediyor musunuz?’ diye sorduðunda, o, içinden ‘haram zýkkým olsun inþallah!’ diye geçirmiþti. Þimdi beyefendi Hacer Elmas’ý kocasýndan boþalan müstahdemlik iþine sokmasý için haber salmýþtý madem, o beceriksizliði telafi edip, beyefendinin gözüne yeniden girmenin bir fýrsatýný yakalamýþtý iþte!
Ýl Sosyal Ýþler Müdürlüðüne de vekaleten bakmakta olan Ýl Saðlýk Müdürünü, ayný zamanda Baþhekimliðini yaptýðý Devlet Hastanesindeki odasýnda ziyaret ederek, “Allah gani gani rahmet eylesin! Ali Elmas’tan boþalmýþ bulunan müstahdemlik vazifesine, merhum þehidin karýsý Hacer Elmas’ý baþlatmak için onayýnýzý arz ederim,” deyip, verdiði dilekçeyi onaylattýktan sonra diðer muameleleri de bir çýrpýda bitirerek müjdeyi bizzat beyefendinin kendisine verdi. “Beyefendi, emrettiðiniz gibi haným kýzýmýzý yurt kadrosunda sözleþmeli olarak müstahdemliðe baþlatýyoruz, inþallah!”
Celal Kabaloðlu, bu haberi memnuniyetle karþýladý. “O garibanýn bir iþ sahibi olmasý içimi rahatlattý, sað olun müdür bey!” diyerek kapattý telefonu.
*
Avukat Þamil Bey, birkaç gün içinde veraset intikal ve devir teslim iþlemlerini tamamlayýp, Ali Elmas’ýn sahibi olduðu araziyi de Celal Kabaloðlu’nun üzerine kaydettirdi. Bu süreçte Hacer Elmas köyüne dönmedi. Satýlýk olduðunu öðrendiði her evi gidip gördü, beðendiklerini de Fiko’ya haber verdi, birlikte gidip yeniden gördüler. Fiko, ev sahipleriyle görüþmelerinde yüksek bulduðu fiyatlarla karþýlaþtýkça, evin çok kenarda kaldýðý, komþularýn güvenli olmadýðý gibi çeþitli bahaneler ileri sürerek kadýný evi alma isteðinden caydýrmayý baþardý. En son bulduklarý ev iki odadan ibaret, içinde banyosu bile olmayan bir gecekonduydu, ama hem fiyatý çok uygundu, hem de caddeye çok yakýndý. Hacer Elmas, evin kendisine deðil, ama koca bir bahçesi oluþuna tav olup satýn aldýrdý. Bahçede, tam istediði gibi bir kömürlük, iki inek baðlanabilecek kadar küçük bir ahýr ve derme çatma bir kümes de vardý. Kayaköy’deki ineðini ve tavuklarýný da taþýyabilecekti buraya, ne güzel!
Kollarý sývayýp Gülbahar’ýn da yardýmýyla iki günde temizleyip badanaladýðý eve Kayaköy’de ki eþyalarýný taþýrken, tüm Kayaköylüler hasetle uðurladýlar onu.
Aslýnda, hasetlenmelerine gerek yoktu. Ýyilik sever Celal bey, kendisine devredilmiþ olan arazilerden baþka eþkýya Hamido’nun el koyduðu paralarýndan da mahrum kalan Kayaköy köylülerinin tamamýný himayesine alarak aç açýk býrakmadý, onlarý topluca sahibi olduðu köylerden birisine yerleþtirerek gece gündüz hayýr dua ettirdi kendine. Peynir tüccarlarýna satmak için deðil, ama Celal Kabaloðlu’ndan aldýklarý maaþlarý hak etmek için tulum peyniri üretmeyi sürdürdüler.
Hacer Elmas, yetiþtirme yurdunda Fiko’nun buluverdiði sözleþmeli müstahdemlik iþine de gidip gelerek, Bulanýk’ta yaþamýný sürdürmeye baþlamýþtý.
Fiko, hemen her fýrsatta Yetiþtirme Yurdunda Topal Hasan’ý ziyaret ederek bir iki çayýný içer olmuþtu. Baþlarda Hacer Elmas’ý görebilmek için fýrsatlar kollamaktayken, son ziyaretlerinde, bu defa Hacer Elmas onun geldiði saatlerde müstahdem odasýndan çýkmaz olmuþtu. Bu yakýnlaþmalardan sonra anlamýþlardý ki, on yedi yýl önceki aþklarý, hala, dimdik ayaktaydý.
Ali Elmas’ýn kýrký henüz çýkmýþken Fiko, Hacer Elmas’ý “Allah’ýn emri, peygamberin kavliyle” abisi Topal Hasan’dan istedi. Aþiret reisi, yedi köyün sahibi, milletvekili Celal Kabaloðlu’nun öz be öz yeðenine kim karý olmak istemezdi ki! Hele ki, on yedi yýl evvelden gelme, hiç küllenmemiþ bir aþkýn hasretiyle…
Fiko’nun niyeti resmi nikah yapmaktý, ama ölen kocasýndan baðlanan dul maaþýnýn kesileceðini öðrenince, Hacer Elmas, resmi nikaha yanaþmadý, imam nikahýyla evlenmeyi þart koþtu. Þartý seve seve kabul edildikten sonra, Fiko da onun yanýna taþýndý.
…/…


I.BÖLÜM SONU



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/6. )

Yazarýn þiir ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bizim Köyün Ayýlarý
Paþazade... 2
Paþazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.