"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Zamanýn birinde, oldukça ileri yaþta evlenen yeni geline demiþler ki: “A kýz ! Kocan pek çirkin.” Yeni gelin yapýþtýrmýþ cevabý: “Olsun! Babamýn evinde o da yoktu.”….. Kurtuluþ Savaþýndan her yaný yanmýþ- yýkýlmýþ olarak çýkan bir Türkiye, on yýlda ancak bu kadar demir aðlarla örülebilirdi. Cami yaptýrmayan, minareyi yerden bitmiþ sanýr, deme de dur þimdi. Aslýnda Sayýn baþbakanýn asýl söylemek istediði þeyin, yurdun demir aðlarla örülmesinin inkârý deðil; Cumhuriyetin kazanýmlarýnýn yok sayýlmasýdýr. Yoksa 10 yaþýndaki bir çocuktan beklenen baþarýyla, yetiþkin bir insandan beklenen baþarý ayný olamaz. Ayrýca; bir destanda, bir marþta, hatta bir türküde bile abartmalar olabilir. Günlük yaþamda da hepimiz yaparýz bu abartmalarý. Meselâ, birkaç çocuðu olan bir anne yavrusunu severken” Bir tanem.” diye sever. Hiç kimse de o anneye; “Yalaný kadýn! Senin çocuðun bir tane deðil ki.” diyemez. Eðer derse, komik duruma düþer. Sayýn baþbakanýn "10. Yýl Marþý’nda ’Demir aðlarla ördük’ der. Neyi ördünüz? Demir aðlarla Türkiye’yi biz örüyoruz." demesi, baþbakanýn belki yok saydýðý ya da bilmediði mübalaða sanatýný anýmsattý bana. Acaba sayýn baþbakan, bu sanatýn varlýðýndan bihaber mi? Yoksa tecahülü arif sanatý mý uyguluyor konuþmasýnda? Hani bilip de bilmezlikten gelme diye açýklayabileceðimiz tecahülüarif sanatý var ya; o sanatý mý yapýyor? C.Sýtký Tarancý, bir þiirinde “Geç fark ettim taþýn sert olduðunu./ Su insaný boðar, ateþ yakarmýþ.” der. Taþýn sert olduðunu, suyun insaný boðabileceðini, ateþin insaný yakabileceðini þair bilmiyor muydu? Biliyor da bilmezden geliyor. Acaba diyorum, baþbakanýn da yapmak istediði bu mu? Edebiyatta mübalaða(abartma) sanatý diye bir þey vardýr. Herhangi bir olayý, herhangi bir kiþiyi överken yapýlan abartmaya mübalaða sanatý denir. Sýcaktan bunalýnca, “yandým” deriz. Ama yanmayýz. Birini merak ettiðimizde, “Meraktan öldüm.” deriz, ama ölmeyiz. Yaþadýðýmýz duygu yoðunluðunu anlatmak için baþvurduðumuz bir yöntemdir bu. Edebiyatýmýz, mübalaða sanatýnýn örnekleriyle doludur. Örneðin M.Akif ERSOY, Çanakkale Þehitleri þiirinde þöyle der: “ Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer. 0 ne müthiþ tipidir savrulur enkâz-ý beþer.” Gökler hiç ölü püskürtür mü? Elbette püskürtmez. O zaman þair niye böyle diyor? Savaþýn þiddetini, korkunçluðunu, savaþta binlerce kiþinin öldüðünü anlatabilmek için bu mübalaðayý yapýyor. Bir halk türküsü, “Bir of çeksem, karþýki daðlar yýkýlýr.” der. Hepimiz biliriz ki, hiç kimsenin çektiði bir of’la, bugüne kadar hiçbir dað yýkýlmamýþtýr; bundan sonra da yýkýlmayacaktýr. Þöyle der Oðuz Destanýnda: " Ay Han, bir erkek çocuk doðurdu. Çocuk, kara saçlý, karakaþlý, ala gözlü. kýzýl aðýzlý idi. Perilerden bile güzeldi. Çocuk, anasýndan yalnýz bir defa süt emdi. Bir daha emmedi, Konuþmaya baþladý. Çið et ve içki istedi. Kýrk günden sonra büyüdü. Yürüdü. Oynadý. Ata bindi. “ Kýrk günde yürüyen bir çocuk gördünüz mü hiç? Burada yapýlan mübalaða, Oðuz Han’ýn ne kadar kahraman kiþiliðe sahip olduðunu anlatma amaçlýdýr. Kendisine duyulan sevgi ve saygýnýn ifadesidir. Demem o ki, milli marþýmýzdan sonra gelen; her dinlediðimizde ve söylediðimizde içimizi coþturan 10. Yýl Marþý’nýn, sayýn baþbakan tarafýndan küçümsenmesi, savaþtan yeni çýkmýþ bir milletin gösterdiði geliþmenin yok sayýlmasý, bir vatandaþ olarak beni çok üzdü. Babasýnýn kendisine býraktýðý topraðý ekip biçen, o topraktan karnýný doyuran, ama babasýna bir Fatiha okumayý bile akýl edemeyen hayýrsýz evlâdýn öyküsünü anýmsattý. Muhalif yazýlar yazan köþe yazarlarýna, “Yazdýklarýnýzý aðzýnýza týkarým.” demiþti ya Ý.Naim Þahin; týkmasýna gerek yok. Biz zaten boðazýmýza kadar doluyuz, içimize gömdüðümüz ama söyleyemediklerimizle. O kadar doluyuz ki küçük dilimize kadar; 10 Yýl Marþý için baþbakanýn söylediklerinden sonra, bakanýn týkacaðý bi gýdým bile yer kalmadý. Kýsacasý; mübalaða sanatý, sýk sýk kullandýðýmýz bir sanattýr. Ha! Bundan anlayan olur, anlamayan olur. Biri anlamadý diye, mübalaða sanatýný yok sayamayýz.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |