Ertesi sabah iþe, George’la konuþurken söyleyeceklerimi kafamda prova ederek gittim. Ofisinin kapýsýný çalarken de hala aklýmdan cümleleri tekrar ediyordum. Ancak içeri girip, kocaman patron koltuðunun karþýsýna geçtiðimde hepsini unutuverdim. Çünkü George’un yüzünde oldukça endiþeli bir ifade vardý. Ve onu bu kadar endiþelendirenin ne olduðu meraký, o an için Ryan’ý bana unutturmuþtu.
     “Neler oluyor George?” dedim koltuða otururken.
     “Gerard’dan bir telefon aldým. Bir konuyla ilgili bizim yardýmýmýzý istiyor” dedi. Gerard’ýn bizden destek istemesi garipti. Genellikle önümüze gelen davalar, Gerard ve infazcý daha önemli davalarla ilgilenirken ikinci sýraya atýlmýþ olanlar olurdu. Gerard’ýn destek istemesi ise, gerçekten önemli ve Jonah ile Gerard’ýn bile altýndan kalkamadýðý bir durum olduðu anlamýna geliyordu.
     “Konu neymiþ?” diye sordum.
     “Anlatmadý” dedi George düþünceli düþünceli. “Bugün bizimle buluþmak istiyor.”
     “Bizimle derken?”
     “Spesifik olarak seni istedi.” Ýþte bu, daha da ilginçti.

     Gerard, yaþýný hiç göstermeyen, inanýlmaz etkileyici biriydi. Ne zaman yüz yüze gelsek, kan baðýmýz olduðuna inanamadýðýmý düþünür, görünüþünden, gücünden ve karizmasýndan etkilenirdim. Zaten pek sýk yüz yüze gelmezdik.
     “Zoe” dedi yanaðýma soðuk bir öpücük kondururken. Ve George’un elini sýktý. Masanýn çevresindeki yerlerimizi aldýðýmýzda bize neden ihtiyaç duyduðunu anlatmaya baþladý.
     “Yaklaþýk bir ay kadar önce insanlara açýk bir kulüpte bir olay yaþandýðý haberini aldýk. Bir vampir ile bir kurt adam insanlarýn ortasýnda, tüm güçlerini sergileyerek dövüþmeye baþlamýþlardý. Jonah olay yerine vardýðýnda, vampir ve kurt adamýn infazlarýný gerçekleþtirmiþ ve olayý örtbas etmiþti. Dolayýsýyla biz de durumun kontrolümüz altýnda olduðuna inandýk.”
     “Olayý örtbas etmiþti?” diye lafa atladým. Tüylerimi ürperten düþünce, bir kulüp dolusu insaný öldürmüþ olmalarýydý.
     “Merak etme Zoe” dedi Gerard düþüncemi okuyarak. “Ýnsanlarý öldürmedik tabi ki. Sadece onlara olanlarý unutturduk.” O anda daha önce hiç düþünmemiþ olduðumu fark ettiðim bir þey aklýma geldi. Jonah bir vampirdi. Ve bir infazcý. Ve elbette Jonah’ýn hafýza silme gücünün olmasý kaçýnýlmazdý. Gerard gülümsedi. Düþüncelerimi bu kadar rahatça okuyor olabilmesi rahatsýz ediciydi.
     “Elbette ki bu gücü var” dedi sonra. O an aklýma o küçük çocuk geldi. Onu öldürmek yerine Jonah’a götürseydik…George’a döndüm.
     “Jonah’ýn böyle bir gücü olduðunu biliyor muydun?”
     “Her infazcýnýn böyle bir gücü vardýr Zoe” dedi George. “Olmasa, infazcý olmazlardý.”
     “Peki neden?” Sustum. Elbette ki o çocuðun olaya tanýk olmasý benim suçumdu. Ve elbette ki onu Jonah’a götürmek gibi bir durum söz konusu bile olamazdý. Herkesi hafýzasýný silmesi için Jonah’a götürsek, infazcýlýðý býrakýp sadece hafýza silici görevinde olmasý gerekirdi. George da sesini çýkartmayýnca Gerard anlatmaya devam etti.
     “Taa ki dün geceye kadar” dedi. “Bir ay önceki olayýn çok benzeri dün gece de yaþandý. Ve Jonah yine olayý kontrol altýna almýþ olsa da bu sefer olayýn yaþandýðý restorandaki insanlarýn hafýzalarýný silerken birisi dikkatini çekti. Bir insan… Geçen sefer kulüpte yaþananlar sýrasýnda da orada olan bir insan.”
     “Tesadüf mü?” diye sordu George.
     “Bilmiyoruz” dedi Gerard. “Ýlginç olan, geçen seferki olayda da, bu seferkinde de doðaüstü olanlar buradan deðillerdi. Her iki taraf da Çin’liydiler.”
     Anlattýðý bilginin önemini anlamamýzý beklercesine sustu. Bir ay aralýklarla, insanlarýn içinde yaþanan benzer iki olay. Ýkisinde de olayý çýkaran Çinliler… Ve her iki olaya da tanýk olan bir insan… Çin, enerji noktalarýndan birine sahipti.
     “Neyin peþinde olduklarýný bilmiyoruz. Oranýn tüm þehir beyleriyle de konuþtuk ve açýkçasý hiçbirisi bu doðaüstülerin kendi þehirlerinden olduðunu kabul etmedi. Bu da, bizden bir þey gizledikleri anlamýna geliyor. Biz, bu doðaüstülerle ilgili olarak araþtýrmalarýmýza baþladýk ve tüm kaynaklarýmýzý da oraya yönlendirdik. Ancak bu esnada, iki olaya da tanýk olan bu insanda farklý bir þey olup olmadýðýný öðrenmemiz gerekiyor. Birisinin, insanýn iki olay yerinde de bulunmasýnýn tesadüf olup olmadýðýný öðrenmesi gerek. Çünkü eðer tesadüf deðilse, bu insanda Çin’lilerin istediði bir þey olduðu anlamýna geliyor. Ve bunun ne olduðunu bulmalýyýz.” Bana döndü. O zaman benden ne istediðini anladým.
     “Onunla yakýnlaþmamý istiyorsun” dedim.
     “Hem insanlarý þüphelendirmeyecek denli olaðan görünen, hem kendini koruyabilecek, hem güzel ve akýllý, araþtýrmacý, hem de kadýn olan en uygun kiþi sensin Zoe” dedi Gerard. Bu olaylar sýrasýnda, sýradan olma olasýlýðý çok yüksek bir insanýn görevim olmasý gururumu kýrsa da Gerard’a hayýr deme gibi bir þansým olmadýðýný biliyordum.
     “Pekala” dedim bu yüzden itiraz etme hakkýmý kullanmaksýzýn. “Kimmiþ bu insan?”
     “Adý Jordan Grayson. Bir müzisyen.”
     Jordan Grayson mý? Diye düþündüm. Her genç kadýn gibi Jordan Grayson’ý tanýyordum elbette ki. Bir þarkýcýydý. Hem de ünlü bir þarkýcý. Ve evet, bu doðaüstü dünyada epeyce meþgul olsam da hala MTV izliyordum.
     “Jordan Grayson ünlü biri” dedim hem George hem de Gerard’ýn bilmediði belli olan bir gerçeði dile getirerek.
     “Evet sanýrým popüler bir müzisyenmiþ” dedi Gerard.
     “Hayýr, anlamýyorsunuz sadece popüler deðil, gerçekten ünlü biri. Bu yýl Grammy aldý ve peþinde milyonlarca hayraný var.”
     Gerard düþüncelerimi okuyabilmesine raðmen kafasý karýþmýþ bir þekilde bana baktý.
     “Bu kadar ünlü biriyle nasýl yakýnlaþmamý bekliyorsunuz?” dedim o zaman.
     “Cazibeni kullan” dedi George yanýmdan.
     “Anlamýyorsunuz” dedim tekrar. “Jordan Grayson, Angelina Jolie veya Megan Fox gibi aktris ve þarkýcýlarla çevrili. Benim cazibem Hollywood cazibesinin yanýnda etkili olmayacaktýr.” Sustum. Elbette onlar kadar güzel olmasam da beni ilginç kýlan farklý özelliklerim vardý. Ancak bu özelliklerimi Jordan Grayson’a ifþa edemeyeceðim de bir gerçekti. O özelliklerim olmadan onun ilgisini çekebilmem ise bence imkansýzdý. Ancak belli ki Gerard için bu o kadar da imkansýz sayýlmazdý. Eski kafalý, yaþlý ve insanlarýn dünyasýnýn içerisinde de olsa onlardan bu kadar uzak birinin bunu anlamamasý da normaldi aslýnda. Gerard’ýn Oscarlarý izlediðini veya sinema, müzik dünyasýný yakýndan takip ettiðini pek sanmýyordum.
     “Merak etme Zoe. Onun ilgisini bir þekilde çekebileceðinden eminim” dedi. Ve sonra beni þaþýrtarak ;
     “Hala gitar çalýyor musun?” diye sordu.