Ölübirdeniz
ölü bir denizdeniz
denizden iz
izimiz
iz.

Kurþun eritmeye geliyoruz ‘'kurþun askerleri'’

Ellerimiz çatlayan toprak kadar
çatlak
çorak
alak.

karamýn salamura tuzundan çýkan deniz kabuðu kadarýz
yalnýzýz
yalýnýz
yalýn azýz.

Durgun bir su kadar ölü toprak
ölgün toprak
toprak aðýr
toprak kurak

Ses verir çatlayan toprak.
Çatlaðýn derinlikleri kadar geçmiþi anlatýr toprak.

Cephane çeken sarý kýzýn havan namlusu kadar büyüyen gözlerini gördüm,
havan, top mermileri arasýnda büyüyen yiðitleri.

Zafere aðýr ilerleyen kaðnýlarýn sesini iþittim.
Þimdi nerede kurþun eritenler,
bakýrdan yürekler,
ve çeliðe su veren kalemler.

Kurþun eritmeye geliyoruz ‘'kurþun askerleri’'

Emperyalist bir imamýn siyon tepelerinden gelen kara sesi.
Ve sýrtýmýzda onun kurþun askerlerinin hançeri.
Koroya katýlan satýlmýþ kalemçörler siyaçörlerin sesleri.

Yavrularýna güneþi emziren toprak ananýn çocuklarýyýz.
‘'Ýhtiyar katýrýndan
daha ölü bir köylü’'yüz.
Yanan kanlarýnda çeliðe su veren
kalemlerin yazdýðý kadar köylüyüz.

Kurþun eritmeðe geliyoruz ‘'kurþun askerleri’'.