Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan birþey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Ýnsanlarda sabahýn verdiði bir çeviklik, bir hareketlilik çarpýyordu göze ilk bakýþta. Týrpanýný, çapasýný, týrmýðýný kapan tarlasýnýn yolunu tutuyordu. Akþamdan bin bir özenle hazýrlanmýþ azýk torbalarýný ise çocuklar taþýyordu; gözlerini ovuþturarak... Hasat zamaný geldiðinde köylülerin yüzleri gergin, bedenleri yorgun ve gözleri donuk olurdu hep. Gün boyu toprakla boðuþmalarý sonucu ter kokusu, tozun ve topraðýn kiri her yanlarýna siniyordu. Fakat yorgunluluklarýna sýzlanmaksýzýn, aldýrmaksýzýn her sabah büyük bir istekle iþe koyuluyorlardý. Hem baþkaca çareleri yok gibiydi. Güneþ ýþýnlarýný topraða sindirmiþ, topraðýn nemi buharlaþmaya baþlamýþtý bile... Çocuklar kýçlarýna birer don geçirmiþ, erkenden kendilerini köy meydanýna atmýþlardý. Keyiflerine diyecek yok gibiydi. Çayýrlar boyu akýp yoluna giden derede, balýklar arada bir suyun yüzüne sýçrýyor, etrafýný kolaçan ettikten sonra gene suya dalýp kayboluyorlardý. Dere küçük olmasýna küçüktü ama köy insanlarý için önemi büyük sayýlýrdý. Tarlasýnda yorulan, susayan kendini atýyordu dere kenarýna, serinlemek için. Çocuklar ilk yüzme deneyimlerini yine bu dereden edinirlerdi. Hayvanlarý da bu dereden sulanýrdý. Yine köy kadýnlarý ve genç kýzlar çamaþýrlarýný dere kenarýna kurduklarý çamaþýr kazanlarýndan aldýklarý suyla yýkarlardý. Sultan on sekiz yaþlarýnda, güzel mi güzel bir genç kýzdý. Uzun kestane rengi saçlarý, elaya çalan gözleriyle herkesin beðenisini kazanmýþ, minik burnu ve etli dudaklarýyla tam bir diþiydi. Gülünce yanaklarýnda oluþan gamzesi, ona apayrý bir güzellik katýyordu. Sesi içli ve yanýktý. Türküleriyle daðlarý çýnlatýr, ýrmaklarý coþtururdu sanki. Babasý, bir toprak anlaþmazlýðý yüzünden köylüsü Husoyu vurmuþ, bu yüzden yýllarca mahpus damýnda yatmýþtý. Sultan ve kardeþleri babasýz büyümüþtü. Baba da onlarsýz... Bir af sonucu özgürlüðüne kavuþup, köyüne dönen baba, mahpus damýnda hastalanmýþ, güçten takatten çoktan düþmüþtü. Köylünün "Mehmet efesi" gitmiþ yerine "Meme emmisi" gelmiþti artýk. Meme emmi mahpusta çok sýkýntýlar çekmiþ, ezilmiþ ve bedenen çökmüþtü. Yasý kýrktý ama ellinin üzerinde gösterir olmuþtu. Çok merhametli ve duygulu bir insandý yine de O. Çocuklarýna kýzmaz, onlara baðýrýp çaðýrmaz, kimseyi üzmek istemez, gönüllerini hep hoþ tutmaya çalýþýrdý. Sultan’dan baþka üç çocuðu daha vardý; Sultan en büyükleriydi. Mahpus damýna girdiðinde oðlu Cemþit, kundaktaydý daha. Nihal ve Zuhal iki yaþýnda var yoktu. Sýrtýný duvara dayar,"yýllar ne çabuk geçip gitti." diye hayýflanýr, derin bir iç geçirir, gizli gizli aðlardý hep. Onun bu durumu karýsý Fadime’nin gözünden kaçmazdý yine de. Fadime uzaktan izlemekle yetinirdi onu. Meme emmi kendini mahpus damýna düþüren o acý olayý hatýrladýkça, içi burkulur yüreði sýzlardý. "Bir bahar sabahý erkenden atýna atlamýþ, tarlasýnýn yolunu tutmuþtu. Hüsonun tarlasýnýn yanýndan geçerken birden, önüne fýrlayan bir domuz yüzünden, atý ürkmüþ, doðruca Husonun tarlasýna girmiþti. Mehmet efe atýný zapt edemez bir hale gelmiþ, ne yapacaðýný bilemez bir haldeydi. Ürkek at delice tarlayý dövüyor, altýn sarýsý baþaklar nallarý altýnda eziliyordu. Bu iþte bir düþmanlýk sezen Huso, birden çiftesini kaptýðý gibi, Mehmet efeye doðrultup ateþledi. At kanlar içinde yere yuvarlandý acýlar içinde. Mehmet efede yere yuvarlanan atýn altýnda kalmýþtý. Eli eyerdeki çifteye gitti istemsiz. Aldý çifteyi. Husoya baðýrdý. "Dur ateþ etme sakýn!" Ama Huso onu dinleyecek durumda deðildi. Çiftesini doldurup yeniden ateþliyordu. Karþýsýndakini görmüyordu gözleri. Gözlerini kan bürümüþtü sanki. Baþýnýn üzerinden výzýldayarak geçen bir fiþekten sonra, baðýrmaya baþladý. Mehmet efe; "Dur diyorum sana, yoksa ben de karþýlýk vereceðim. Demedi deme!" Dinlemiyordu Huso baðýrýyordu yalnýzca, "Þu kurþunu ye de aklýn baþýna gelsin, izinsiz tarlama girmenin ne demek olduðunu gör." Ve artýk Mehmet efenin bir çaresi kalmamýþtý, ateþ etmekten baþka. Niþan aldý, tetiðe dokundu, çifte ateþ aldý. Huso koca bir aðaç gövdesi gibi devrildi yere, tozdan bir bulut yükseldi. "Yandým anam!" oldu son sözleri. Mehmet efe garip bir duyguya kapýlmýþtý. Öldürmüþ müydü yoksa onu? Þaþkýnlýktan bir çiftesinden çýkan barut dumanýna, bir de yerde hareketsiz yatmakta olan Husoya bakýyordu. "Ýnþallah yaþýyordur, ölmemiþtir." diye geçiriyordu içinden. Bunu anlamanýn bir tek yolu vardý. O da oraya, Husonun yanýna gitmekti. Öyle de yaptý... Nabzýný yokladý, atmýyordu. Kulaðýný yüreðine dayadý dinledi. Bir anda acý gerçeði öðrendi; ölmüþtü. Yaþamýyordu artýk O. Birden ayaða kalktý, köyüne doðru koþmaya baþladý istemsiz. Karýsý Mehmet efeyi görünce, “Hayrola beyim" dedi telaþla. "Nedir bu halin böyle?" Mehmet efe konuþmak istemedi. "Soðuk bir ayran getir, içimin yangýný sönsün önce" demekle yetindi yalnýzca. Ayraný içtikten sonra aðzýný elinin tersiyle aðzýný sildi. Soluklandý. Sonra baþýndan geçen olayý karýsý Fadime’ye anlatmaya baþladý. Sonunda, "Tez var jandarmaya haber sal, gelsinler" Jandarmalar kýsa bir zaman dilim içinde geldi, Mehmet efenin evine. Ellerine kelepçe takýp, alýp götürdüler onu. Devam edecek...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Necmettin Yalcinkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |