Sevgi en azgýn yüreði uysallaþtýrýr, en uysal yüreði azdýrýr. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Gökçeada’da Nisan ortalarýna doðru dersleri kýrýp Kaleköy’e denize gitmeye baþlardýk. Dersleri kýran bir iki öðrenciyle sýnýrlýysa sorun olmazdý. Ama bütün sýnýf okuldan kaçtýðýnda okul bunu ciddiye alýyordu. Bunu siyasi bir eylem, okul yönetimine karþý baþkaldýrý olarak algýlýyorlardý. Dersten kaçtýðýnýz gün hiçbir sorunla karþýlaþmýyorduk. Çünkü eðitim þefi kaçanlarý ertesi gün sabah odasýna çaðýrýyordu. Nöbetçi öðrenci elindeki öðrenci listesiyle sýnýfa girip “numaralarýný okuduðum arkadaþlar eðitim þefinin odasýna gidecekler,” diye duyuru yapardý. Eðer hastalýk veya nöbet gibi bir bahaneniz varsa anlayýþ gösterilirdi. Ama eðer sadece haylazlýk etmek için dersten kýrdýysanýz o sabah temiz bir dayak yerdiniz. Eðitim þefinin özel yapým bir sopasý vardý. Onunla genellikle kýçýmýza veya sýrtýmýza vururdu. Dayak yiyeceði gün gibi ayan beyan olanlar dayaktan önce bazý önlemler alýrdý. Örneðin birkaç pantolonu, gömleði veya pardösüyü üst üste giyerek sopanýn etkisini azaltmaya çalýþýrlardý. Ve nedense dayak yiyenler bunu hep gizlerdi. Ya da “acýmadý kine, hiç acýmadý, duymadým bile,”derlerdi. Baharla birlikte dersleri kýranlarýn dýþýnda haftada birkaç kez eðitim þefinin odasýna çaðýrýlanlar vardý. Bunlar resmen o odaya ve dayaða aboneydi. Ya zamanýnda kalkmazlar, ya yataklarýný toplamazlar ya da etütlere geç kalýrlardý. Bizim sýnýfta da bu ekipten bir iki kiþi vardý. Eðitim þefi bunlarý cezalandýrmaktan býkýp usandý, bunlar dayak yemekten usanmadýlar. Sanýrým dayak da bir süre sonra sigara gibi baðýmlýlýk yapýyordu. Ben dayak yiyen öðrencilere acýdýðým kadar eðitim þefine de acýrdým. Çünkü adamcaðýz hiç de öfkeli veya sevimsiz biri deðildi. Kendisine verilmiþ kötü adam ve korkulan yönetici rolünü oynamaya çalýþýrdý. Geçim derdi, ne yapsýn? Lise yýllarýmýzda bütünlemeye kalan öðrencilere yazýn kýrk gün okula giderlerdi. Haylazlar için yetiþtirici düzenlenirdi. Kurstan sonra kaldýðýmýz dersten sýnav yapýlýrdý. Yazýn bir dersten kursa kalmak Gökçeada da piyangodan tatil kazanmak gibi bir þeydi. Kaldýðýnýz ders sayýsý az ise kurs saatleri de çok az olurdu. Denize gitmek ve tatil yapmak için bol bol vaktimiz olurdu. Kendi yaþýtýmýz onlarca kafa dengiyle mis gibi bir yaz kampý. Sýnýfýný takýntýsýz geçenlerin bu yaz kamplarýndan haberleri olmazdý. Onlar bütünlemeye kaldýk diye bizim için üzülürler, hatta bizi teselli etmeye çalýþýrlardý. Yazýn curcunanýn, eðlencenin Kaleköy sahillerini bizi beklediðini nereden anlayacaklar? Köylerine dönüp tarlada bahçede çalýþýrlardý. Bu böyle acayip haylazlarýn ödüllendirildiði, çalýþkanlarýn cezalandýrýldýðý bir sistemdi. Haylazlar kampýnda olduðumuz bir yaz sabahý o gün kursu olmayan belki de yüz kiþi hep birlikte Kaleköy’e denize gittik. Kaleköy sahilindeki askeri kampýn gerisinde karadut aðaçlarý vardý. Denizden çýkýp karadut aðaçlarýna týrmanýp bol bol dut yedik. Karadutun tadýný bilenler aðaca çýkan kiþinin temiz kalmasýnýn mümkün olmadýðýný da bilirler. Önce korunmaya çalýþtýk. Ama olmadý, baktýk hepimizin bir yerleri boyanmýþ. Ýlerleyen dakikalarda iþin çivisi kendiliðinden çýktý. Baktýk ki temiz kalamýyoruz hepimiz kendimizi karadutla boyadýk. Tam Amerikan filmlerindeki gibi bir çýlgýnlýk… Belki otuz genç vücutlarýmýz tepeden týrnaða dut rengi sahile döndük. O günkü curcuna, kahkaha görmeðe deðerdi. Askeri kampýn bütün sakinleri bizden rahatsýz olmuþtu. Birkaç kere gelip gençler ayýp oluyor falan dediler ama aldýran kim? Askerlerin gelip bizi uyarmasý hiç hoþumuza gitmedi. Delikanlý raconuna ters… Biz onlara karýþýyor muyduk? Onlar niye uçana kaçana karýþýyordu. Sahildeki bütün gençler hep beraber suya atladýk. Mantarlarý geçip askeri kampýn sahilindeki dubaya týrmandýk. Duba týka basa insan doldu. Neredeyse batacak, su seviyesine kadar indi. Bizi gören askerler kayýklarýna atlayýp küreklere asýldýlar. Ama askerler bize yetiþmeden hepimiz dubadan atlayýp limana doðru yüzdük. O gün askerleri gýcýk etmek için bu duba baskýnýný birkaç kez tekrarladýk. Günün sonunda çok eðlenmiþ çok da yorulmuþtuk. Asil sürprizi günün sonunda karadut yaptý. Saatlerce suda kaldýðýmýz halde dutun boyasý çýkmamýþtý. Sadece bordo rengi mora dönüþüp kalmýþtý. Beþ altý gün sonra ancak dut suyunun morundan kurtulabildik. Bademli köyü son yýllarda çok moda olmuþ. Dibek kahvesi Kaleköy manzarasý eþliðinde turistik bir sunuma kavuþmuþ. Bunu öve öve bitiremeyen anlatýlara rastladým. Bu dibekte kahve iþi ege sahillerinde de yaygýndýr. Kahve deðirmenleri yaygýnlaþmadan önce her yerde kahve dibekte dövülür ve ince elekten elenerek piþirilmeye hazýr hale getirilirdi. Neyse kimsenin ekmeðinde gözüm yok. Kahveyi istedikleri gibi allayýp pullayýp piþirsinler. Bademli köyüne dik bir yokuþla çýkýlýrdý. Hani gitmedik, görmedim o köy bizim köy sayýlmaz diye birkaç kez çýkmýþlýðým vardýr. O yýllarda köyde sadece birkaç hane vardý. Gerçeði söylemek gerekirse o köye ilk çýkýþým sigaranýn, benzinin, þekerin ve çayýn, þimdi adlarýný saymaya gerek görmediðim onlarca malýn kýtlýk zamanlarýna rastlar. “Bademlide sigara varmýþ,” dediler. Yalanmýþ ne bilelim. Bir heyecan, bir telaþ vardýk gittik. Kan ter içinde köye vardýk. Ne sigarasý bakkal bile bulamadýk. Köye boþu boþuna çýkýp hayal kýrýklýðýna uðrayýnca ahdettik. Geri dönünce bizi kandýranlarý dövecektik. Elbette kimseyi dövmedik. Çünkü bize köyde sigara olduðunu söyleyenler para verip kendileri de sigara ýsmarlamýþlardý. Asýl suçlu onlar deðillerdi. Þeyim hýyar diyene bir kaþýk tuz ile koþunlarýndý. Bademler köyünün yükseðinden Kaleköy sahilinde akþamlarý gün batýmý manzarasý müthiþ güzeldir. Ama ben o tepeden ovaya, akþama doðru altýn rengi anýzlara, elma bahçelerinin seyrine dalmayý tercih ederim. Turkuaz rengiyle tanýmlanan denizin üzerinde gün batýmý keyfi yapýlacaksa, Kaleköy sokaklarýný týrmanýp denize yakýn tepelerden bakmanýn daha tadýna doyulmaz bir þey olduðunu düþürüm. Her þey kendi yerinde ve zamanýnda, kendi tadýnda olmalýdýr. Hiçbir zaman dut, böðürtlen ve kirazý, hatta inciri kendi dalýndan koparýp yemenin keyfini baþka bir þeye deðiþmem. Pazardan aldýðýnýz hiçbir zaman o lezzette ve kokuda olamaz. Seyfullah Eylül 2009
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |