..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Politika > Mehmet Sinan Gür




31 Ekim 2002
Laiklik Üzerine  
Mehmet Sinan Gür
Cumhuriyetin en önemli ilkesi.


:CEID:
Laiklik, en kýsa tanýmý ile din ve devlet iþlerinin birbirinden ayrýlmasý ilkesidir. Ancak gerçekte pek konuþulmayan, yanlýþ anlaþýlan, çarpýtýlan, görmezlikten gelinen baþka anlamlarý da vardýr. Bu anlamlarý ile birlikte, devlet, kendi iþine dini karýþtýrmadýðý gibi hiçbir dine karþý veya destek olmaz. Devlet dine karþý nötrdür. Nedeni þudur: Bir ülkede çeþitli dinden insanlar olabilir. Farklý dinlere sahip bu insanlar birlikte devlet için çalýþabilirler. Devlet farklý dinden insanlara farklý davranmamakla onlar arasýnda eþitliði saðlamýþ olur. Anayasamýzda da belirtildiði gibi, bütün insanlar devlet karþýsýnda, insanýn dil, ýrk, cins gibi baþka özelliklerine ek olarak din farký gözetilmeksizin eþit kabul edilmiþlerdir.

Din insana ait bir özelliktir. Kiþiye özeldir. Devletin din karþýsýnda tarafsýz ve nötr olmasý, kiþiler arasýnda gerçek inanç özgürlüðünü saðlar. O zaman herkes hiçbir baský altýnda kalmaksýzýn istediði þeye inanma, ya da inanmama özgürlüðüne sahip olur. Evet, hiçbir þeye inanmamak da bir özgürlüktür. Laiklik ilkesine göre yönetilen bir devlette bu durum sorun yaratmaz. Çünkü önemli olan kiþinin inancý deðil, devlet ve ülke yararýna çalýþýp çalýþmadýðýdýr. Ama dini devlet iþine karýþtýran, ya da dahasý, dini esas alan bir devlet için bir kiþinin yalnýz inançsýz olmasý deðil, baþka dinden olmasý da çok önemli bir eksik sayýlýr. O kiþiler doðru dinden olan kiþiler karþýsýnda ikinci sýnýf vatandaþ muamelesi görürler. Osmanlý Devletinin temeli din olduðu için vatandaþlar –eski dilde Osmanlý tebaasý – Müslim ve Gayrý Müslim olmak üzere ikiye ayrýlmýþtýr. Gayrý Müslimlerden iki kat fazla vergi alýnmýþtýr.

Din kiþisel bir özellik olduðu için, devlet söz konusu olduðu zaman, her kiþisel özellikte olduðu gibi kiþilerin dinsel eðilimleri de önemsiz olmalýdýr. Örneðin bir yargýç bir sanýðýn yargýlandýðý bir davada kiþisel bir eðilim sahibi olabilir ve onun gerçekten katil olduðunu düþünebilir. Üstelik yargýç öldürülen kiþiye herhangi bir þekilde sempati duyuyor olabilir. Bunlar onun duygularýdýr. Ancak kararýný verirken sanýk hakkýnda elde edilen delilleri, ilgili yasalarý göz önüne almak zorundadýr. Duygular da din gibi, kiþiseldir. Adil bir yargýç, baktýðý davalara duygularýný karýþtýrmamalýdýr.

Türkiye, Müslümanlarýn, Müslümanlar içinde de Sünnilerin çoðunlukta olduðu bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, anayasasýnda açýkça belirtilmiþ olmasýna karþýn gerçek anlamda laik bir devlet deðildir. Bu yargýya varmak için uygulamaya bakmamýz gerekiyor. Bir devlet kurumu olarak Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý vardýr. Bu kurumun yönetimi Müslüman-Sünnilerin elindedir. Bu kurumun 6 bakanlýðýn toplam bütçesinden daha büyük bir bütçesi vardýr ve devlet tarafýndan, yani halktan toplanan vergilerle karþýlanmaktadýr. Ancak Türkiye halkýnýn tamamý Müslüman ve Sünni deðildir. Yani Türkiye’de devletin dinlere karþý nötr olma özelliði yalnýz bu nedenle bile geçerli deðildir. Bu düþünceye karþýlýk olarak þöyle bir savunma yapýlmaktadýr. “Türkiye Cumhuriyeti din temelli olan Osmanlý Devletinden gelmektedir. O nedenle dini, devlet eliyle kontrol altýnda tutmak zorundadýr. Diyanet Ýþleri bu yüzden vardýr.” Bu savunma, kurum içinde yalnýzca Müslüman Sünnilerin olmasý nedeni ile geçerli deðildir. Amaç kontrol etmek ise her din ve mezhepten grup olmalý idi.

Bir süre öncesine kadar okullarda, Müslüman olmayan öðrenciler bile din derslerine girmeye mecbur tutuluyordu. Ondan inanmadýðý bir dinin gereklerini öðrenmesi isteniyordu. Kendinizi o kiþilerin yerine koyun. Diyelim ki çocuðunuz Hollanda’da doðmuþ ve Hýristiyanlýðý öðrenmek zorunda tutuluyor. Ne düþünürdünüz?

Buna karþýlýk, Türkiye þeriat yasalarý ile yönetilmemektedir. Yani en uç örneklerle açýklayacak olursam, hýrsýzlýk yapanýn kolu kesilmez. Zina yapan kadýn taþlanarak öldürülmez. Cinayet iþleyen kiþinin baþý kesilmez. (kiþisel görüþüm, ömür boyu hapis cezasý, idam cezasýndan daha aðýr bir cezadýr; ancak bu ayrý bir konu) Kölelik yoktur. Devlet köleliði, normal karþýlamaz. Böyle eðilimleri olanlara hoþgörü ile bakmaz. Türkiye’de bunlarýn hepsi geçmiþte kalmýþtýr ve bir daha yaþanmayacaktýr. Ancak yasalarda olmasa bile çok kadýnla evlilik vardýr. Yasalara raðmen ilgili kurumlar imam nikahlý çok eþliliðe göz yummaktadýrlar.

Türkiye halký, laiklik ilkesini tam olarak özümsememiþtir. Laiklik halk arasýnda, bazý kesimlerde dinsizlik olarak görülmektedir. Millet Meclisinde neden türban takýlmamasý gerektiðini tam olarak anlamamýþtýr. Bir araþtýrmaya göre Türkiye halkýnýn %75i þeriatý istememekte, ancak %67si türbanýn – devlet kurumlarýnda da – serbest býrakýlmasýný istemektedir. Yasalar öyle söylemese de, zina yapan bir kadýn, ailesi tarafýndan ölüm cezasýna çarptýrýlabilmektedir. Bazý boþ inançlar (bunlarýn bir kýsmý Müslümanlýk ve Hýristiyanlýk öncesi dinlere dayanýr) din adýna uygulanmaktadýr. Bazý kesimler laikliðin tümüyle kaldýrýlmasýný istemektedirler.

Sonuç olarak Türkiye’de Laiklik ilkesi ne tam olarak uygulanmaktadýr, ne de tümüyle olmadýðý söylenebilir. Türkiye, ikisinin ortasýnda bir yerde bulunmaktadýr (Hiçbir þey tam olarak siyah ya da tam olarak beyaz deðildir). Devlet yönetiminde eðilim laiklikten yana olmakla birlikte var olan durum laiklik ile din kurallarý arasýnda gerginliðe yol açmaktadýr. Bu gerginlik kadýnlarýn türban takma, takmama tartýþmasý ile somutlaþmýþtýr. Bu konuyu biraz açmak istiyorum.

Dinin gereklerine göre giyinmek kiþisel bir karardýr. Ýnsanlar kendilerini bir parçasý olarak gördükleri dinin gerektirdiði gibi giyinmeyi istemekte haklýdýrlar ve özgür olmalýdýrlar. Ancak bir devlet kurumunda mensup olduklarý dinin özelliklerini gösteren kýyafetleri giymemeleri, iþaretleri takmamalarý gerekir. Memurlarýn, öðrencilerin bir kýsmý türbanlý, bir kýsmý cüppeli ve bir kýsmýnýn saçý açýk, takým elbiseli olursa, herkes kiþiler hakkýnda, önce giysilerine bakarak yargýlama yapmaya baþlar. Daha sonra da bu özelliklerine göre ayýrýma baþlar. Örneðin türban takan daha çabuk terfi eder. Baþý açýk olanýn terfisi –nedense- bir türlü gerçekleþmez. Ýleride bu eðilim artarsa kiþiler istemedikleri halde baþlarýný örtmek veya cüppe giymek zorunda kalabilirler. Bunlarýn içinde o dine mensup olmayan kiþiler de olabilir. Çünkü Türkiye’deki herkes Müslüman deðildir. Bunun gibi, örneðin Hýristiyan olan bir kiþi, devlet dairesindeki iþine geldiðinde dininin özelliklerini gösteren iþaretleri taþýmamasý gerekir. Gerçekten laik olan bir ülkede, bu iþler kiþiler arasýnda ayýrým yapmayacak biçimde, yönetmeliklerin öngördüðü gibi yürütülmelidir.

Bilindiði gibi devlet dairelerinde 8 saat mesai vardýr. Okullarda da bütün gün ders yapýlýr. Bu süre içinde namaz saatleri bulunur. Yýlda bir ay oruç tutulur. Oruç açma saati mesai saatine, ya da derse denk gelebilir. Ayrýca oruç tutanlar aç olduklarý için günlük çalýþma verimleri düþer, beyne fazla oksijen gitmediði için okuduklarýný, dinlediklerini anlamayabilirler. Gerçek laik bir ülkede çalýþanlara, öðrencilere bu nedenle hoþgörü gösterilmez. Yani orucunu açacak diye iþyerini, okulunu erken terk edemez. Abdest almaya, namaz kýlmaya gidemez. Mesai ve ders saatleri bunlara göre ayarlanmaz. Ancak Türkiye’de bunlar yapýlmaktadýr. Suudi Arabistan’da namaz saatleri geldiðinde yalnýz devlet daireleri deðil, iþyerleri de kapatýlmak zorundadýr. Kapatýlmazsa din polisleri iþyeri sahibini tutuklarlar (Namaz saatinde sokakta dolaþmak bile yasaktýr). Ancak birçok kere din polislerinin kendilerinin yasayý çiðnedikleri tarafýmdan görülmüþtür. Ramazan ayýnda mesai sabah saat 11’de biter. Ondan sonra herkes evlerine çekilip akþama kadar uyur. Yani yýl 12 ay deðil 11 ay yaþanýr. Bu da 1 aylýk iþ kaybý demektir. Laik bir ülke bu iþ kaybýna razý olmaz. Sahura kalkýp uyumalarý gereken bir saatte uyanýk olmak da verim kaybýnýn bir baþka nedenidir. Uyku konusuna birazdan deðineceðim.

Ülkemizde oruç tutmak yasal olarak zorunlu olmadýðý halde oruç tutmadýðý için dayak yiyenler, hatta öldürülenler olmuþtur. Cami mahyalarýnda ‘Oruca Saygý’ yazýlarý görülmüþtür. Bunun anlamý “oruç tutmuyorsanýz bile dýþarýda yemek yemeyin, herkes oruç tutuyormuþ gibi görünsün”dür. Halbuki tansiyonu çabuk düþenler, midesinden rahatsýz olanlar oruç tutamaz. Söylendiði gibi dinde zorlama olmadýðý halde uygulama söylendiði gibi olmamaktadýr. Yine Müslüman olmayanlar ve farklý mezheplerden olanlar da vardýr. Laik bir ülkede, laikliði benimsemiþ bir toplumda, oruç tutmak veya tutmamak sorun olmaz. Tersini de düþünelim. Gerçek laik bir devlet oruç tutanlarý baský altýna almaz. Oruç tutanlarýn sayýsýný azaltmaya çalýþmaz. Çünkü isteyen istediði gibi ibadetini yapmakta özgürdür.

Laiklik ile din gelenekleri arasýndaki en önemli sorunlardan biri de haftalýk tatil günü sorunudur. Arap ülkelerinde tatil günü Cuma günüdür. Oysa ülkemizde Pazar günüdür. Ülkemizdeki dindar kesim bu duruma itiraz ediyor görünmekle birlikte, aslýnda bu durumdan çok hoþnut olmalýdýr. Çünkü herkes iki gün tatil yaparken, onlar Cuma namazýna gittikleri için, haftada en az iki buçuk gün tatil yapmaktadýrlar. Fakat bu durum Türkiye’de iþ kaybýna neden olmaktadýr. Yine ayný maaþý aldýklarý halde bazý kiþiler çok çalýþmakta, bazý kiþiler az çalýþmaktadýrlar. Yahudiler Cumartesi, Hýristiyanlar Pazar günü çalýþmaz ve ibadetlerini yaparlar. Tatil günü dine göre belirlenmeyebilir; ancak açýkça görünmektedir ki, ülkemizde haftalýk tatil günü Cuma olursa iþ verimi artacaktýr. Daha doðrusu normale yaklaþacaktýr. Dünyada birçok ülkede çoðunluðun iþgünü ve ibadet günü aynýdýr. Belki yalnýz Türkiye’de, - iki arada bir derede kaldýðý için – farklýdýr.

Ýþ verimin düþüren en önemli þeylerden biri de her sabah hoparlörle okunan ezanýdýr. Elektriðin olmadýðý zamanlarda insanlar hava kararýnca uyur, güneþle birlikte uyanýrlardý. Sabah namazýný iþlerine gitmeden hemen önce kýlarlardý. Ancak elektriðin keþfinden sonra bu düzen iki kere bozuldu. Birincisi, insanlar – öncekine göre – geç saatlere kadar uyanýk kalabilmeye baþladýlar. Ýkincisi ezan elektrik gücü ve hoparlör ile okunmaya baþladý. Mesai ya da okul saat dokuzda baþlasa, bunun için bir saat erken, yani sekizde kalkýlsa, güneþin doðuþu olan saati beþte yani gerektiðinden üç saat önce – kiþi namaz kýlsýn veya kýlmasýn – uyanýp yeniden uyumak günün verimini oldukça düþürecektir. Yapýlan araþtýrmalara göre uyku gece içinde düzgün bir çizgi izlememekte, belli aralýklara aðýrlaþmakta, yoðunlaþmakta ve hafiflemektedir. Ýnsanýn ertesi gün uykusunu almýþ ve zinde bir kiþi olarak uyanabilmesi için derin uyku periyotlarýný tam olarak uyumasý gerekir. Bu gerçekleþmezse gün iyi ve verimli geçmez. Zihin iyi çalýþmaz, sinirler gergin olur. Demek ezan okunan ülkelerde insanlar sürekli olarak bu etki altýndadýrlar (Ayrýca bazý kiþiler günümüz þartlarýnda gece yarýsý okunan ezan sesine karþý baðýþýklýk kazandýklarý için hiç uyanmamaktadýrlar. Yani dinin gereði yerine gelmemektedir). Sürekli uykusuzluk durumu ayný zamanda insan yaþamýnýn kýsalmasýna da neden olur. Aslýnda bu sorunun çözümü vardýr. Kuzey ülkelerinde namaz saatlerini güneþe göre ayarlamak olanaksýz olduðu için (kutuplarda 6 ay gündüz 6 ay gece vardýr, ekvatordan kutuplara gidildikçe gece-gündüz arasýndaki süre farký artar), ancak belli saatlere göre düzenlenebilir. Bu da günlük yaþama saatlerine uyabilir. Ýyi niyetle düþünülürse, yukarýda saydýðým sakýncalý durumlarý ortadan kaldýrmak üzere ayný þey ülkemizde de yapýlabilir. Halbuki, gelenekleri bozmamak düþüncesi ile þimdiki durum sürdürülmektedir. Laik bir ülke böyle þeylere hiçbir þekilde razý olmaz.

Türban konusunun bir oyun olduðu, o alet edilerek dinin istismar edildiði söyleniyor. Birçok kiþi de öne dini nedenler sürerek türbana karþý çýkmaya çalýþýyorlar. Kanýmca böyle deðildir. Türban dinin bir parçasýdýr. Uygar kurallarýn deðil, dini kurallarýn geçerli olmasýný isteyenler her yolu, bu arada türbaný da kullanarak laiklik yanlýlarý ile savaþýrlar. Devlet kurumlarýna (buna Türkiye Büyük Millet Meclisi de dahildir) türbanla girmek dini nedenlerle deðil laiklik ilkesi nedeniyle, insanlar arasýnda ayýrýma yol açmasý nedeniyle yanlýþtýr. Din içinde türbanýn yeri var mýdýr? O bu yazýnýn konusu deðildir.

31.Ekim.2002



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn politika kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Milliyetçilik Üzerine
Atatürk’ün Bursa Nutku

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gizemli Mýsýr - Tek Tanrýlý Firavun Akhenaton
Müzik - Eþkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz
Yeni Bir Vatandaþ Tanýmý 2
Ýnsan Neden Sanat Yapar?
Kitap - Martý Jonathan Livingston
Kitap - Suyu Arayan Adam - 1
Neanderthal Ýnsaný
Google Earth - Moskova'da Bir Araþtýrma Öyküsü
Antakya’da Bir Çiftlik ve Ýzlenimler
Orhan Gencebay Trt1'de

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.