"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Lise çaðýna geldiðimde, bir daha hiç denemedim. Þiirden anlamaya(!) baþlamýþ olmalýyým. Her nazým, þiir deðildir, deriz. “Þiir ve Þair’den Duyguyu aramam, farklýyým;/Elimde sözlük,/Ve kýrýk dökük birkaç kelime;/Yazarým alt alta,/Olursam anlaþýlmaz,ustayým derim/Önemli mi þiirin rengi,sesi sedasý?/Dizilsin de kelimeler...” bonheur/Edebiyatdefteri.com Günümüz þiirinin genel görünümünü bu dizelerle dillendirmiþ genç þair. Þiirin tümü, günümüz þiirine güzel bir taþlama, bir özeleþtiri. Þiir; öncelikle duygudur. Ama olgun, iyi þiir, duyguyla düþüncenin harmanlandýðý deðil, yoðrulduðu, tümleþtiði þiirdir. Þiir; sesdir, müziktir. Onlarca sözcük, ayrý bir sazdýr. Sözcükler, tahta ve bakýr üflemeli, vurmalý, yaylý/telli çalgýlardýr. Anlam, bu çalgýlarýn oluþturduðu, duyguyu en iyi yansýtan orkestra aracýlýðýyla iner yüreðe ve vurur. Duyguyu üfleyen, ozandýr. En kadim þamanlardan, kamlardan, büyücülerden el almýþtýr. Þiire, þiir denmediði, þairin doðmadýðý zamanlardan gelir. Þair, çaðý imgeler. O, maestrodur, kuyumcudur. Þiir; resimdir, fotoðraf deðil. Oranlarý, perspektifi, geometrisi vardýr. Saz olmuþ sözcükler, renklere, biçimlere bürünür. Þiir; en arýnmaz kiri bile dillendirse, kirlenmeyi anlarýz, kokuyu hissederiz ama þiirin kendisi pis kokmaz, kirli deðildir. Þiir; en iðrenç sahneleri anlatsa, midemizin bulandýðýný hissettirse de kendisi iðrenç olamaz. Bu durum; þiirin, duyumsayan, tiksinen ozandan çýkan soluðun, þairin emeðiyle, ustalýðýyla, güzelduyuya (Estetik) kavuþmuþ biçimidir. Ýþte benim güzel þiirlerim böyledir, sevgili okur. Ozan, yüreðinin inebildiði derinliklerinden soluðunu üfler. Þair, BÝLGÝSÝNÝ, YETENEÐÝNÝ ve EMEÐÝNÝ devreye sokar. Alýr o soluðu, bir kuyum iþçiliðine durur, çalgýlarýn uymunu saðlayan maestro olur. Þiir oluþur. Okur; bilgi birikimi, deneyimi kadar müziði, resmi, anlamý algýlar, içine çeker soluðu, kendi derinliklerine savurur. Soluklar nerelerde kesiþir, örtüþür, bilinmez. Bu gizemdir. Evren gibi. Bir aþktýr baþlar, zamane aþklarýna asla benzemez, ölümsüzdür. Ýhanet yoktur, sadakat sonsuzdur. Hayýr, yanlýþ oldu sevgili okur. Eytiþime uymadý. Ýhanet vardýr, aþk da biter. Þiir, evrene doðru yol alýrken bir önceki þiire ihanet eder. Yeni bir þiir aþkýdýr o aþký bitiren. Çünkü onu aþan karþýtý doðacaktýr. Gerçek ozan/þairin yaradýlýþýndaki bu sýnýrsýzlýk dürtüsü, onu çoðunlukla bedensel, tinsel ve deðiþken aþklara koþturur. Ne var ki, içsel yaratýnýn sýnýrsýzlýk dürtüsü, bu aþklarla yetinemez; onun için þair, süregen bir doyumsuzluða mahkum olur, kýsýr döngüye düþer çoðu kez, kendini yinelemeye durur. Çaðlar boyu yaþayabilen ozan/þairler, bu döngüden sýyrýlmayý baþaranlar, bu zinciri kýrabilenler, yapamadýðýnda þiiri býrakanlardýr. Duygu ve düþüncelerin özgürce dillendirildiði dönemlerde yaratý, evrenselliðe daha rahat yönelir. Ozan/þairin taþkýn ve aþkýn duygularý, yurdunun, gezegeninin, evrenin dört bir yanýný daha özgürce gezer, þiirini yaratýr. Temalar çeþitlenir, çoðalýr, zenginleþir, renklenir, iç dünyayla evren arasýnda daha bir yakýnlaþma oluþur. Ama bunda da bir görecelik vardýr. Çünkü þiir, sýnýr tanýmaz, özgürlük, hep görecedir onda. Toplumsal baský dönemlerinde, ozanýn magmasýndan fýþkýrmak isteyen aþkýn ve taþkýn lavlar, can korkusuyla içeri týkýþtýrýlýr. Ozan/þairin doðasýnda var olan arayýþ itimli bunalýmý iyice derinleþir. “Sophie’nin Seçim”i gibi bir seçimdir dayatýlan. Ya da kýrk katýrla kýrk satýr. Ya biat edecek, saray þairi olacak, padiþaha methiyeler düzecek, caize almasa bile kelleyi kurtaracak, ya kalemi býrakacak ya iyice sözcüklerin anlaþýlmazlýðýnda yitip kendini kandýrmanýn sancýlý aðýrlýðýyla yaþayacak, o aðýrlýðý anlaþýlmaz sözcük oyunlarýyla atmaya çalýþacak, belki intihar edecek ya da sýnýrlarýný açmak, aþmak için savaþýma girecektir. Edebiyat tarihi, her seçenekten sayýsýz örneklerle doludur. Çünkü, çiçek, böcek, göðün mavisi, derenin þýrýltýsý, yapraklarýn hýþýrtýsý, erguvanlar, bitip tükenmez yarým aþklar, deniz ve dalgalar, kýr çiçekleri, içki þiþeleri, þiþelerin dibi, dibinin dibi/camýn içi, martýlar...Hayýr, tüm bunlar, ozanýn özündeki sýnýrsýzlýðý doyuramayacaktýr. Sýnýr, ozanýn doðasýna aykýrýdýr. Burada, þairin doyumsuzluðu ve sýnýrsýzlýðýna ilginç bir örnek vermek isterim. XIX. yüzyýl Avrupa’sý, Fransa. Kilisenin yüzyýllar boyunca aklýn önüne ördüðü duvarlar hýzla yýkýlmakta. Aydýnlanma doludizgin yaþanýyor. Ama büyük ozan/þair Baudelaire sembolizme sýðýnmýþ, haykýrýyor Albatros’ta. Neden? Yüzyýllarca zincire vurulmuþ olan akýl, þimdi kurtulmuþ zincirlerinden, doludizgin ortalýkta koþturuyor, meydan onun artýk. Karanlýk çað, akýl-sezgi/duygu dengesini iyice bozmuþ, her ikisini de zincire vurmuþ. Ýkisi bir olup isyan ettiyse de o tarihsel dönemde, en sýkýþtýrýlmýþ olan akýl, kurtulduðunda, gemi azýya iyice almýþ. Akýl, öyle bir koþturmada ki, duyguyu, sezgiyi yok sayýyor, ezip geçiyor. Her nen, salt aklýn terazisinde tartýlmakta artýk. Deney en gözde yöntem. Ama evren, salt, insanýn pek azýný kullanabildiði aklýyla mý sýnýrlý? Ýnsan aklýnýn ürettiði deneylerle evrenin gizemini çözmek olasý mý? Büyük Baudelaire bunu seziyor iþte ve isyanda.Baudelaire kilisenin baðnazlýðýný mý özlüyor?.. Aklý mý yok sayýyor?.. Ýsyaný, akla karþý deðil, aklýn duyguyu ezmesine. Çünkü, ozan yüreði akýldan daha yakýn evrene. Dýþlanma, acý çekme pahasýna isyandadýr Baudelaire. Ozan, geminin güvertesine düþen, göklerin egemeni, özgürlüðün simgesi, koca kanatlý Albatros’tur artýk. Yüreðindeki kýzgýn magmanýn ateþiyle kavrulan ozan, bu kez de aklýn zincirine vurulmaktadýr. Kim durdurabilir bu isyaný?.. Baudelaire’yi bugün de severek okuyoruz. “Albatros’tan Ýþte,o yüce bulutlar prensine benzer Ozän,/Fýrtýnayla sarmaþ dolaþ, okçuyu umursamayan,/Yeryüzüne sürgün, baðrýþ ve çaðrýþlar arasýnda,/Engeller adým atmasýný o devden kanatlarý.” Kötülük Çiçekleri, Charles Baudelaire // Çev: Hulki Can Duru- Ýzedebiyat.com Bir baþka örnek de bugünden: "Bütün Sanatçýlarý Susturun'dan “Bütün sanatçýlarý susturun,/Hatta öldürün,/Bedenlerini yakýn,/Ve küllerini betondan,/Devasa yalanlarýmýzýn temellerine,/Gömün!” Umut Salih Tiryakioðlu// Ýzedebiyat.com Böyle haykýrýyor, ülkemizden bir ozan. Elbette baþkalarý da var haykýran. Okura gelince...O da seçimiyle baþbaþa sevgili okur. Ya bugünde kalacak ya da çaðlarý aþacak olan ozanýnýn ve þiirinin ardýndan koþacaktýr. Ayrýmýnda olalým olmayalým, yaþamýmýzýn her aný bir seçimi dayatýr bize. Seçeriz, sürekli seçim halindeyiz. Ayrýmýnda olsak da olmasak da... Þiire, ozan/þairlere, okura sevgiyle... 15.06.2011 Vildan Sevil
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Vildan Sevil, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |