• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Çaðdaþ Sanat |
21
|
|
|
|
Othello rolünde Ekin Mutlugeldi, baþarýlý bir performans sergiledi. Kudretli komutan kompozisyonunu iyi çizdi. Yalnýz, oyunun aslýnda Othello, zenci bir komutandý. Fakat burada beyaz olarak verildi. Bu da yönetmenin olaya bakýþ açýsý ile ilgili bir yaklaþým. |
|
22
|
|
|
|
Oyunda en çok zevk aldýðým sahneler, birinci bölümde Mercutio (Gürol Tonbul), Romeo (Tamer Yýlmaz) ve Benvolio'nun (Mehmet Demiralp) bir arada olduðu sahne. Dumanýn olmadýðý, gök gürültüsü efektinin duyulmadýðý, müziðin sesinin açýlmadýðý “sessiz sakin bir beþ dakika”. Bu üç sanatçý “sadece oyunculuklarýyla”, beni alýp Romeo ve Juliet oyununa götürdüler. Kendimi, “gerçekten oyunun içinde hissettiðim”, sessiz sakin o beþ dakika, oyunun en güzel bölümüydü.
|
|
23
|
|
|
|
Eser, “kadýnlarýn nasýl davranmalarýný gerektiðini”, bir kadýna dikte ettirmenin nasýl sonuçlar doðurduðunu anlatýyor. Bu emir tonundaki diktenin kadýnlarý adým adým nasýl delirteceðini gösteriyor da, öyküye paralel olarak seyircileri nasýl delirtebileceði hiç hesap edilmiyor. Modern dansýn ilginç bir sunumu.
|
|
24
|
|
|
|
Çanakkale Zaferi’nin anlatýmý bundan daha güzel bir þekilde olamazdý diye düþünüyorum. Yeni neslin ve ilerde çocuklarýmýzýn anlamasý bakýmýndan yerinde bir proje olmuþ. Her haliyle beðeni topluyor film. Zaten bunu da ertesi gün basýnda geniþçe yer almasý ve herkes tarafýndan konuþulmasý doðru kýlýyor. |
|
25
|
|
|
|
Yurtiçi ve yurtdýþý ürünlerimizi numuneler ile size sunduktan sonra kabul edilen ürünleri hazýrlayarak kargo ile ulaþtýrýyoruz. |
|
26
|
|
|
|
Okuduklarýmýzýn bizdeki izi, yaþamýmýz ve yaþamýmýzýn beynimizdeki birikimiyle doðru orantýlýdýr.
Bu anlamda kalýcýlýðýn da ifadesidir bu karþýlýklý alýþ veriþ. An'larýn bütün oluþturmasý Sanatçý ve aydýnlarca yeteri derecede gözlenip , algýlanmazsa önermeler noksan ve sakat olacaktýr. Sanatýn estetik deðerleri zorunlu olarak siyasi giysinin altýna girdiðinde, alt yapýsýný oluþturan unsurlarýn yaþamla baðý ve bu noktadan soyutlanýþý sorgulanýr. |
|
27
|
|
|
|
Art Ýstanbul 2002 sanat organizasyonu açýsýndan güzel bir etkinlik olarak kabul edildi. Fakat sadece güzel bir sanat organizasyonu Türk resmini dünya sanat platformuna taþýmaya yetebilir mi bunu iyi deðerlendirmek gerekiyor... |
|
28
|
|
|
|
Her þeyden önce þunu belirtmekte fayda var ki, bu program sadece bir yarýþmaydý. Belli bir formatý vardý, kurallarý vardý. Bu yarýþmaya katýlan her yarýþmacý da bu formata uymak zorundaydý. Zaten kurallarý bilerek yarýþmaya katýldý herkes.
Yarýþma KKTC’de de çok konuþuldu. Özellikle Türkan Kürþat’ýn finale kadar gelmesi, herkeste ayrý bir heyecan yarattý. Beklentilerimiz hep Kürþat’ýn yarýþmayý kazanmasý yönündeydi. Ama olmadý. Üçüncülükle yetindik. Peki, bu sonuç kötü bir sonuç muydu? Asla… |
|
29
|
|
|
|
Ýnsanoðlunun en belirgin özelliklerinden birisi doyumsuzluðudur. Aklý sayesinde diðer tüm varlýklardan ayrýlan insan, yaratýklarýn en doyumsuzu olma konumuna da yine aklý sayesinde ulaþmýþtýr. |
|
30
|
|
|
|
Sanatla yükselecek bu millet… Kültür ve sanat içimizdeki boþluðu bir yere kadar dolduracaktýr. Devlet, tiyatroyu lüks olmaktan çýkarmalýdýr. Günün yorgunluðuyla eve gelen kiþi, bu yorgunluðunu bir tiyatro temsili seyrederek atabilmelidir. Ülkemizde özel tiyatrolar varsa da bunlar devlet tiyatrolarýna nazaran çok pahalýdýr. Bazen Trabzon’a da deðiþik özel tiyatrolar gelmektedir. Fakat bütçesi kýsýtlý olan |
|
31
|
|
|
|
Bilinmeyen bir istasyonda, “iðrenç bir zamandayýz”. Vincent ve Kornel bir tren istasyonun unutulmuþ peronunda yollarý kesiþen iki filozof. Aslýnda onlar “evsiz” dediðimiz, mülkiyet ve aidiyet duygusunu çoktan aþmýþ insanlar. Yani, hayatta kaybedecek hiçbir þeyleri yok. Kýssadan hisse “peron filozoflarý” olarak iþtigal ediyorlar. Hayat, algýladýðýmýz gerçeklik, birey, toplum, kamu, demokrasi, saygý, felsefe, bilgi, rüyalar, hayaller, kader, aþk, sevgi, umut, aile, farkýndalýklar üzerine konuþurlar. |
|
32
|
|
|
|
Ýlke Susuzlu, oyundan bir iki gün önce çok farklý bir reklam tarzý uygulayarak, izleyicileri salona çekiyor. Maðusa’nýn hareketli trafik köþelerinde tüm oyuncularýyla birlikte ellerinde pankartlar, afiþler ve üzerlerine giydikleri oyunun tiþörtleriyle varlýklarýný duyuruyorlar. Yoldan geçenler ister istemez merak ediyorlar. Tüm görevliler, yoldan geçenlere güler yüzle bakýyor ve onlara sesleniyorlar. El sallýyorlar. “Tiyatromuza buyurun” diye baðýrýyorlar. Bu hareketleri benim çok hoþuma gitti. Bizde belki ilk defa yapýlýyor böyle bir uygulama. |
|
33
|
|
|
|
Þiiri köklerinden koparýp, yalnýzca ayný kompartýmandakilerin anlayabildiði bir jargona dönüþtürmek, o kiþileri bir süreliðine iyi hissettirse de, yazdýklarýný toplumun gönül kubbesinde "baki kalacak hoþ sedaya" dönüþtürmeye yetmez. |
|
34
|
|
|
|
Yýllardýr Türkiye'de resim sanatý bir yere varamýyor. Uluslararasý sanat platformunda adýmýz gözükmüyor. Yurt dýþýnda yaþayan ve çeþitli baþarýlara imza atmýþ sanatçýlarýmýz nedense Türkiye'de bu konuda görmemezlikten geliniyor. Aslýnda tüm bunlarýn tartý |
|
35
|
|
|
|
Yakup, duymayan garip biri. Münir, ayný sokakta bakkallýk yapan farklý bir kiþi. Yazar, kaderin bir oyunu sonucu, bu iki insaný ayný mekânda karþýlaþtýrýyor. Karþýlaþtýrmaktan da öte, birbirlerini anlayan bu iki insaný dost edip sürekli sohbet etmek amacýyla bir araya getiriyor. Peki, hiç duymayan ve konuþmayan Yakup ile nasýl sohbet edecektir Münir?
Yazar, bu ikiliyi öylesine bir araya getiriyor ki aralarýnda adeta manevi bir bað kuruyor. Münir, durmadan konuþuyor, anlatýyor Yakup’a. Öðrencisi gibi eðitiyor onu. Yakup hep dinliyor. Ama hiç konuþmuyor. Karþýsýna oturuyor ve sadece gözleriyle, yüzüyle cevap veriyor sanki: |
|
36
|
|
|
|
Kür Þad, Çin sarayýndaki Muhafýz Birliðinde görevliydi. Bu cesur Türk yiðidi Göktürk Devletini tekrar canlandýrmak için kendisi ile birlikte 39 arkadaþý gizli bir plan hazýrladý. Çin Ýmparatoru Tay-Çung bazý geceler þehirde tek baþýna dolaþýyordu. Bu durum kollanacak, imparator yakalanýp Türklerin baðýmsýzlýðýný tanýmaya zorlanacaktý. Çin sarayýnda esir bulunan Holuku Tigin de kaðanlýða getirilecekti. |
|
37
|
|
|
|
Cinsellik toplumumuzda hep bir tabu olarak kalmýþ bir konu. Konuþulmuyor, tartýþýlmýyor, hakkýnda görüþ belirtilmiyor. Oysa insan yaþamýnda bir gerçek olgu. Vazgeçilmez bir unsur.
|
|
38
|
|
|
|
Paha biçilemez tarihi ve kültürel mirasýyla Muhsin Ertuðrul Sahnesi ve AKM’yi, yerine yeni bir bina koyamadan sudan sebeplerle yýkmaya kararlý olan zihniyetin bu tavrý akla tek bir seçeneði getiriyor. Her türlü kültürel ve sanatsal faaliyeti sanki destekliyormuþ gibi görünerek, sanatý ve sanatçýyý içten içe baltalama giriþiminin somut bir ifadesi olarak Ýzmir Uluslar arasý Festivalinin deðiþmez bir simgesi haline gelen Efes Antik Tiyatro’yu her türlü sanat etkinliðine kapatarak çalýþamaz hale getirmek! Efes Antik Tiyatro’yu “yýkamadýðýmýz göre bari kapatalým” düþüncesiyle hareket edenler bilerek ya da bilmeyerek (!) 22 Temmuz 2008’de yapýlacak olan efsane þef Zubin Mehta yönetimindeki, Musicale Fiorentino Orkestrasý Festival Kapanýþ Konserini ve Festivali sabote etmiþ oldular!
|
|
39
|
|
|
|
13 yýl hapiste yatan bir þairin, hapisten çýktýktan sonra askere alýnmak istenmesi nedeniyle Moskova’ya kaçmasý ve bu nedenle kendine “Vatan Haini” dendiði eleþtiriliyor. Oysa “Kendisine Mustafa Kemal’in þiir yazmasýný söylediðini” belirtiyor. |
|
40
|
|
|
|
Þimdilerde Çin’den fabrikasyon tuval resimleri ülkemize ithal edilmeye baþlandý. Toptan 10 dolara alýnabilen bu resimler Çin’de fabrikasyon olarak üretiliyor ve ülkemizde Çin’li ressamlarýn sanat þaheserleri(!) diye pazarlanýyor. |
|