|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Bakirköy...
Erkan baykal
Þiir > Bireysel
Sirkeci'de tren istasyonundayým,
Saat 12 dünkü zaman dayým,
Ýnsanlar akýyor durmadan su gibi,
Kimi elleri cebinde, kimi koþar adým.
Kadýn erkek çocuk genç yaþlý,
Vagonlar dolusu geçmiþ yaþam,
Hangi durakta kimler iner belli deðil,
Cankurtaran, Kumkapý, Yenikapý,
Son durak hep Halkalý,
Kýrmýzý þapkalý biletçi,
Ver iki bilet biri geçmiþe,
Biri 12.15 Bakýrköy'e
[DEVAMI]
|
|
|
• ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm |
41
|
|
|
|
Küfür etmek, haksýzlýk yapmak, insanlara eziyet etmek, sözünde durmamak, içki içmek, zina yapmak, yetim hakký yemek, haram yemek, anaya babaya asi olmak, onlarý dövmek, emanete hýyanet etmek, ölçü ve tartýda hile yapmak, mirasçýlardan mal kaçýrmak, cimrilik.. |
|
42
|
|
|
|
Yüzlerce insan yürüyordu ama hangarýn içinde çýt çýkmýyordu. Son iki kiþi çýkarken kamçýlý adam uyandý. Durumu görünce ayaða fýrladý, kamçýsýný alýp kapýya doðru koþtu, ama o son iki kiþi de çoktan dýþarý çýkmýþtý. |
|
43
|
|
|
|
Daðýn tepesinde, bir kaya kütlesi üstünde yer alan kale, bin yýlýn rüzgârlarýyla yerle bir olmuþtu. Kale surlarýna ait aþýnmýþ duvar taþlarý olmasa buranýn bir kale kalýntýsý olduðunu anlamak mümkün olmazdý; hiç kimsenin, oraya tarihi bir deðer biçtiði de yoktu zaten. |
|
44
|
|
|
|
gece çökmüþtü berlin'e.Tüm canlýlar bir tarafa kaçýþýyordu.Kimse ne yapacaðýný bilmeden yaþayamaya çalýþýyordu ama umarsýzca hiçbir þeye bulaþmadan.Böyle kötü bir ortamda biri geliyordu herkes için umut getiriyordu.Düþmanlarýyla cesurca ve ölümüne savaþýyordu ama bu savaþýn sonunda kim ölürdü kim sað kalýrdý o bir bilinmezlik.Karanlýða bir güneþ gibi doðmayý umuyordu |
|
45
|
|
|
|
Ortalýðýn karanlýkla aydýnlýk aralýðýnda beklemeyi sürdürdüðü saatler, güneþ ýþýnlarý tepedeki kale kalýntýsý surlara deðiyor ama henüz Kayaköy’ün kale duvarlarýndan aþýrýlmýþ taþlarla inþa edilmiþ evlerine, aðýllarýna, ahýrlarýna, bahçe duvarlarýna deðmiyordu. |
|
46
|
|
|
|
“Kardeþinle mi, abinle mi? Ali Elmas senden epeyi yaþlý da...”
“Yok. Onbir yaþýnda o...”
|
|
47
|
|
|
|
Terk edilmemek için , terk eder O...Ve hep sevgiye aç kalýr ...Yeni arayýþlar içinde dolaþýr durur, her durak aslýnda O’ nu kendinden uzaklaþtýrýrdý. |
|
48
|
|
|
|
Bir þekilde o gezegene gitmeye çalýþýyorum: Uzay aracýyla, uçakla, balonla ya da uçarak. Bu mümkün mü? Belki de böyle bir gezegen bize milyarlarca ýþýk yýlý uzaklýkta. Mevcut teknik bilgimizle oraya ulaþmamýz imkansýz. |
|
49
|
|
|
|
Rasgele yürüyorum. Amacým, hedefim yok. Ayaklarým beni nereye götürürse oraya. Bir ara kayboluyorum, aslýnda bu kaybolma sayýlmaz; çünkü nereye gideceðini bilmeyen bir insan kaybolamaz ki. . Olsun. Gene de bildik bir yer aranýyorum, sanki gitmek istediðim bir yer varmýþ gibi. |
|
50
|
|
|
|
Oflaya puflaya, alýnlarýndaki ter kalýn bir toz tabakasýyla karýþýncaya kadar topraðý kazmýþtýlar. Alican, ablasýnýn hayallerinde yer almak istemeyerek, “yok, “ dedi, “ben topraðý böyle eþeleyip durmaktan hoþlanmýyorum. Hem biþey de bulamýyorsun. Boþuna kaz, dur.”
Gülbahar, “ Ýyi. Sen keçi çobanlýðýna devam et...” diyerek öfkelendi |
|
51
|
|
|
|
Mutluluk, korku, heyecan, tedirginlik ve bilmediðim daha bir sürü þey...
|
|
52
|
|
|
|
Gene geçtiðimiz yerler insan cesedi dolu. At, eþek, manda ve öküz leþlerine de rastlýyoruz. Köpekleri görüyorum, kâh insan cesetlerini yerken kâh hayvan leþlerini. Köpeklerin hepsi de birbirinden semiz. Nasýl olmasýnlar; onlar için her taraf yiyecek dolu. Bu yüzden birbirlerine, ne saldýrýyorlar ne de hýrlýyorlar. Bazýlarý da bir aðaç altýnda ya da yol üzerinde yatmýþ dinleniyor. Onlardan mutlusu yok! |
|
53
|
|
|
|
Topraða kök salmamýþ bir aðacý sökmek çok kolaydýr, köklenmiþ aðacý sökmek ise oldukça zordur. Milletler de böyledir. Eðer bir millet vatan bellediði topraklara kök saldýysa, onu oradan kolay kolay hiçbir güç söküp atamaz. Çünkü o milletin topraðýný kazarsanýz ya atalarýnýn kemiklerini ya da tarihi eserlerinin kalýntýlarýný bulursunuz. Ýþte bir milletin kök salmasý budur. Biz acaba bu topraklarda, Balkanlar'da kök salamadýk mý da bu felaketler baþýmýza geldi? Galiba öyle! |
|
54
|
|
|
|
Giderdim de. Oradaki rengarenk çiçeklerle dolu çiçek bahçelerini, özgürce çaðýldayan þelaleleri, bir masal ülkesinden gelmiþ olan ilginç görünümlü hayvanlarý, kökleri havada olan aðaçlarý, birbirini kovalayan el büyüklüðündeki uður böceklerini, rastgele serpiþtirilmiþ yanan ama yakmayan ateþleri seyrederdim. |
|
55
|
|
|
|
Kayaköy muhtarý, yanýnda aðzý laf edebilen, eli ayaðý düzgün bir iki kiþiyle birlikte sabah erkenden Kabaloðlu çiftliðine ulaþtý... |
|
56
|
|
|
|
Atalarýmýn öve öve bitiremedikleri o memleketi görmek, bana nasip olmadý. Ancak, anlatýlanlardan oraya gitmiþ ve görmüþ gibi oldum sayýlýr. Birçok yönden bizim buraya benziyor. Çünkü Kýzýlpýnar da balkanlarýn dibinde. Dobramirka'daki yerleþme þekli, evler, sayalar, kullanýlan ev eþyalarý ve tarým araçlarý sanýrým buradaki gibi. Adetler, giyim-kuþam, þive, hatta yiyecekler bile ayný... |
|
57
|
|
|
|
Adý: Cihan. Çok baþarýlý bir cerrahmýþ. Hatasýz çok sayýda ameliyat yapmýþ. Baþarýlarý özel sektörün dikkatini çekmiþ ve bir özel hastaneye çok yüksek ücretle transfer edilmiþ. Mutlu bir aile hayatý varmýþ, karýsýný taparcasýna seviyormuþ. |
|
58
|
|
|
|
Ayný cümleler dökülüyordu aðzýndan ve buna engel de olamýyordu zaten. Akþamýn sessizliði ve karanlýðý daha yeni yeni çöküyordu yaþadýðý þehrin üzerine… |
|
59
|
|
|
|
Sonra gülüyorum, elimde deðil. Bana karþý hissettiði bu duygular o kadar muhteþem ki. Çok kýymetli, çok eriþilemeyecek, çok saf duygular bunlar. |
|
60
|
|
|
|
Brillant pour voir l'arc en ciel, vous devez vivre sous la pluie avant. |
|
|
|