• ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
161
|
|
|
|
Dinlemiyordu Huso baðýrýyordu yalnýzca, "Þu kurþunu ye de aklýn baþýna gelsin, izinsiz tarlama girmenin ne demek olduðunu gör." |
|
162
|
|
|
|
"Bir keman eklendi piyano sesine. Sakinleþiyor bedenim. Keman seriyor ruhumu kitaplarýn üstüne. Bu kez genç bir kýz karþýlýyor. Bir tutam mücadele bir tutam umut ve isyan çalmýþ kitaplardan. Kemanla piyano yetiþiyor genç kýzýn hýzlý çarpan kalbine. Tutuyorum kýzýn ellerinden yürüyoruz sert ve kararlý adýmlarla, bir adam kesiyor yolumuzu, gençliðini fýrlatýyor kýzýn suratýna. Kýz baðýrýyor, adam çekilmiyor önünden. Sert bir susku patlýyor aralarýnda. " |
|
163
|
|
|
|
Sedat Bey’ in acýsý artýk “çok” olmuþtu. Kelimeler, acý süslü, acýya hasret meraklý ruhlarýn içerisinde kendilerine yer almýþlardý bile.
|
|
164
|
|
|
|
Ölüm bu topraklarda yaþayan kadýnlarýn ikiz kardeþi gibiydi.Sanýrým uzun yýllarda böyle kalacak gibi gözüküyor.Çünkü saygýn katillerin! Yaptýklarýnýn bedelini ödetecek alt yapý oluþturulamadý.Son teknolojiyi kullananlarýn beyninde insanlýðýn nüvelerini oluþturamadýðýmýz için de kadýnýn insan olduðunu öðretemiyoruz. |
|
165
|
|
|
|
"Yokladý hafýza sandýðýný. Baþladý çýkarmaya tozlanan anýlarý. Anlattýkça neþelendi. Bir anlattý bir neþelendi. Neþesinin doruðunda artýk güvenle ayrýlabilirdim ondan. Teþekkür etti bana. Yalnýzlýðýna ortak olmuþum.
Asýl ben teþekkür ederim sana.
Çünkü fark ettim ki: Hiç düþünmemiþim bir gün bir sandýk dolusu tozlanan aným olacaðýný,
Þimdiden bir sandýk dolusu anýmý anlatacaðým insanlar biriktirmeye baþlamam gerektiðini,
Ve anýsý birikmiþ olanlarý ihmal etmemek gerektiðini."
|
|
166
|
|
|
|
Acýnýn çýðlýklarýný her yerden duyabilirsiniz. Gerçeklere karþý hayallerle savaþmanýn çýðlýklarý, ya da hiç savaþamamanýn... Sorun gerçeklik sorunu, gerçeði bulma sorunu... |
|
167
|
|
|
|
..Zayýf,güçsüz ve yoksul bir iþcinin hayatýndaki mihebnk taþlarýndan birinin baþýna getirdikleri... |
|
168
|
|
|
|
Kendince Haklý bir kadýnýn sperm bankasýndan aldýðý çocuðun doðduktan sonraki hayalleri ve yaþadýklarý. |
|
169
|
|
|
|
12 Eylül 1980 darbesi ardýndan tutunma mücadelesi veren bir devrimcinin yaþamýndan bir kesit |
|
170
|
|
|
|
Ýhtiyarýn nefesi yavaþladý, yüzünü yorgun bir tebessüm kaplarken, bulutsu gözlerinden birkaç damla yaþ hastane nevresiminin üzerine döküldü.
Koðuþta bulunan her kes sukutun limanýnýn da demir atmýþ, ihtiyarla düðün harmanlarýna gitmiþti.
Doktor “ Hayd |
|
171
|
|
|
|
Bazen öldürür anneler evlatlarýný ama önce kendileri ölür. Ve dirilmezler oðullarý dirilmeden... |
|
172
|
|
|
|
''Ele Vermek Yok
Donenim..."
|
|
173
|
|
|
|
Nükleer bir savaþ yaþamadým. Yaþamak ta istemem |
|
174
|
|
|
|
küçük bir gecekondu semtinde kadere boyun eðmiþ yüreklerin yaþanmýþ,þu anda yaþanan ve belki de yaþanacak öyküsü |
|
175
|
|
|
|
"Þimdi yaþayan kaç kiþi duyuyor onu, kimler kulak veriyor diye sorarým sýk sýk kendime? Birçok kiþi senin gibi düþünüyor evlat. Sen daha çook gençsin ama onlar çoktan bir zombiye dönüþmüþ gibi gelir bana." |
|
176
|
|
|
|
Arkalarýndan kapýyý kapattým ve bundan sonra yaþayacaðým mekandaki ilk geceyi nasýl geçireceðimi düþünmeye baþladým. Gece, sessizliðin ve karanlýðýn içinde çok daha fazla ürkütücüydü. Gün boyu çalýþmayla zaman geçmiþti. Yalnýzlýðýn ne kadar korkunç ve dayanýlmaz olduðunu, o gece daha iyi anlamýþtým. Sessizliðin içinde, yorgun olmama raðmen çýtýrtýlarý dinliyor, herhangi bir seste huzursuzca kalkýyordum yerimden. Bu þekilde sabah olmayacaðýný anladýðýmda, yataðýma uzandým. En iyisi uyumaya çalýþmaktý. Acaba yanlýþ mý yapýyordum. Benden öncekilerin yaptýðý gibi gitmeli miydim arkama bile bakmadan. Üstelik aklýmýn almadýðý, her tekkeyi bekleyen biri mutlaka olurdu. En azýndan bir hastabakýcýsý da mý yoktu bu hastanenin? Cevapsýz sorularla boðuþurken uyumuþ olmalýydým. |
|
177
|
|
|
|
Sokaða girer girmez büyük bir kalabalýk gördüler atölyenin önünde. Son günlerde sürekli gelen malzemeleri indirmek için yardýma gelen komþu kalabalýðý deðildi bu... Ortada kamyon görünmediði gibi heryaný kara bulutlar kaplamýþtý sanki. Tüm sokakta makina gürültüsünden; þakalaþmalardan ve yahut kaba muhabbetlerden eser yoktu. Bunun aksine cenaze evi gibiydi ortalýk. Ýyice yaklaþtýlar... |
|
178
|
|
|
|
Ýki büyük gölümüz vardý, adlarý böyük ve güccük devane.
Kýþýn balýk tutar, yazýn hemi yüzer, hemi çimerdik... Bir de çocukluk ya iþte, kurbaðalarý þiþirir yarýþitýrýrdýk.
Balýklar ve kurbaðalar küstüler, çekip gittiler, zaten göllerimiz de kurudu... kuruttuk...
Herbirimize ait lakaplarýmýz vardý, en azýndan bir tane.
Toplumda adýmýzdan önce bu adlarla tanýnýr, bazen çaðýrýlýr, güler, eðlenir hatta düþündürürdü bile, tabi bazen de kýzýlan.
Þimdi onlar da unutuluyor.
Kuruttuðumuz gölümüzde birkaç lakap avcýlýðý yapayým da hiç olmazsa bazýlarý unutulmasýn istedim...
|
|
179
|
|
|
|
Ýþte, çarklar dönmeye devam ediyor.
Metal ve beton cehenneminde filizler kýrýlýyor. |
|
180
|
|
|
|
Atatürk ilkeleri 6altý) deðil, 7yedi)'dir. |
|