|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
Ýsa Kantarcý
Roman > Korku Romaný
Murat, Mevlüt, Muzaffer ve Ýsa
“Ýsa, senin arkandayýz, Murat, Muzaffer ve ben, sen kafaný yorma.”
Balkonda sigara içiyordum öðleden sonra, güneþ var ama serindi hava, yaz bir türlü gelmedi, yaðmur, sel, her þey can sýkýcý. Kadýnlar, kýzlar can sýkýcý, çocuklar þeytan. Güzel, iþe yarar bir þey yok gibi. “Neden geldim hayata, bu ne iþ?” Bir yaþamak derdidir gidiyor. Ne istersem, en elde etmek istersem diþimle týrnaðýmda bir mücadele vermem
[DEVAMI]
|
|
|
• ÝzEdebiyat > Öykü > Kent |
141
|
|
142
|
|
|
|
Onu günlerdir takip ediyorum: gizliden ve açýktan, yakýnlardan ve uzaklardan, yükseklerden ve alçaktan, sessizce ve bazen çýðlýklar atarak... Gözüm hep onun üzerinde. Benim görevim bu.
Gerçeklerle birbirine karýþmýþ hayallerle geçen bir ömür; ah, zavallýlar... |
|
143
|
|
|
|
Genc kadýnýn saclarý akþam güneþinde kýpkýrmýzý ýþýl ýþýl alev gýbi parlýyordu.Gözleri çok uzaklara dalmýþ,sigarasýný derinderin üflüyordu.. |
|
144
|
|
|
|
Muazzez'i yazmaya baþladýðýmda yalnýz bir adam olmakla övünüyordum. Bir insanýn en güçlü halinin yalýn hali olduðuna biat etmiþ olmam beni özgür kýlýyordu. Chao... kaval kemiði gibi güçlü, kýrýlmaz, kahramanlarýnýn tek tanrýsý... yaratýr, öldürür, ardýna bakmaz. Atom çekirdeði gibi kýrýlmaz bölünmez bir çetinliðe sahip olduðumu sanýyor olmanýn altýnda yatan yalýnlýðýmdan baþka bir þey deðilken birden bire yarým kalmýþlýk hissiyle tanýþtým. Beklemek beni aþýndýrýyordu. Bekliyor olmamýn umurunda olmamasý ise aþýnan ruhumu enfeksiyona daha açýk bir hale getiriyordu. Muazzez'i hangi ara beklemeye baþlamýþtým bilmiyorum.
|
|
145
|
|
|
|
Yýldýzlar yine bütün endamýyla karanlýða asýlý duruyor salkým salkým. Pencerem sonuna kadar açýk. Bu pencere hiç kapanmayacak. Hiç kapanmamalý. Gecenin soðuðu titretse de bedenimi yaþamam için bu pencere sonuna kadar açýk duracak. Yýldýzlar geceye ben pen |
|
146
|
|
|
|
Tarihini hatýrlamýyorum. Bir kaç güz öncesine ait ama belli mevsiminden.... |
|
147
|
|
|
|
Daha önce de ayný þeyi söylemiþtin. Çat diye bir ses geldi. Tamam dedim, kadýn emniyet zincirini açýp adamý içeri aldý. Ýçeri girip kapýmý kapattým. Ah ulan ah, madem onu evine alacaktýn, bu kadar uzun tartýþmanýn ne alemi vardý. |
|
148
|
|
|
|
Tepede bulduðu düzlüðe çömelmiþ, kývrýlmýþ bacaklarým yay gibi gerilse de zýplasam boþluða doðru, gözlerimin önünde, karanlýkta aðlayan küçük çocuða doðru... O ki hayatta herþeyi ama herþeyi yapabilirdi. O tepede otlarýn üstüne sýrtüstü uzanýp ihtiþamlý bir geleceðin düþlerini görebilir, yaþadýðý o dehþetli güzel günlerin tadýna varabilirdi. Bense muhtemelen ömrümün son günlerini yaþýyorum ve artýk nefesimin yetmeyeceði tepelere týrmanmayý ancak hayal edebilirim.
O çocuðun hayallerini yýktým.
|
|
149
|
|
|
|
Bomboþ...
Bazen biraz sevgiliydim eskiden. Alýþýk olmadýðýn mutluluðun olmuþtum dönem dönem. Hep yanýndaydým ama gizliden gizliden.... |
|
150
|
|
151
|
|
|
|
Þehirlileri anlama ve açýklama rehberi... |
|
152
|
|
|
|
Yürekler çok dövülmüþ bir köpek yavrusu gibi. Acý aðlatmaz artýk. Bütün bu düzensiz düzene bu kadar kolay alet olmak bu yüzden.Rüyalara girmiyor artýk kalem satan çocuklar ya da satacak kalemi olmayanlar. |
|
153
|
|
|
|
bir insandan diðerine geçen baþýboþ bir hayalet |
|
154
|
|
|
|
Homojen tiplerin hüküm sürdüðü ve “fert”ten önce “grup”un geldiði “mahalle” denen yerleþim yerlerinde efsane olmak kolay iþ deðildir. Bir genç adam için bunun tek yolu vardýr: delikanlý olmak. Burada delikanlýlýðý tanýmlayacak ve bunun kurallarýný öðretecek deðilim. Ancak yine de açýklamak için söyleyeyim ki bu, köklü milletimizin ta Orta Asya’daki günlerinden beri genç adamlarda aranan iyi özelliklerin bütününü kapsar. Söylendiðine göre o, gerçek bir delikanlý imiþ. |
|
155
|
|
|
|
Masadaki iç karartýcý fakat emektar diye tahammül edilen siyah masa lamba-
sýyla (bazýlarý abajur da der) sýcacýk bir vedadan sonra, ellerimizi arkamýzda
birleþtirip, -onbeþ dakika sonra durakta olacak- halk otob |
|
156
|
|
|
|
Elleri, uzun süre hayatta bekletildiðinden belki buruþ kýrýþ; gözleri düþük voltajlý
avize ýþýðý solgunluðundaydý. Ayaklarý, -hastalýktanmýþ sonradan kadýnlar söyledi-
tombul tombul, bacaklarý iki bacaðýmdan biraz in |
|
157
|
|
|
|
Umut, yaptýðý iþin þakaya gelir bir tarafýnýn olmadýðýný, ortamýn ciddiyetinden anladý. Tazecik yüzünde hüzün kasýrgalarý esti. Yaptýðýnýn yanlýþlýðýnýn farkýna vardý: utandý. Gözlerini kucaðýndan kaldýrmadý. Ezildi; üzüldü. Dudaklarý titredi. Piþmanlýk |
|
158
|
|
|
|
Sonra birde baktým ki büyümüþüm. Oysa kimse büyümeyi isteyip istemediðimi sormamýþtý bana. Ben elimde nerden bulduðumu hatýrlamadýðým tahta bir sopayla yol kenarýndan baþlarýný uzatan meraklý otlarýn kafalarýný koparýyordum, aslýnda düþman askerleriyle savaþýyordum, bir ülkenin kaderi benim ellerimdeydi çünkü. Ve kýlýcým elimdeydi ve hilim hilim olmuþ elbisemin deliklerinden giren ýslak ve soðuk rüzgar hiç de umurumda deðildi… Ama birilerinin umurundaydý, bir gün geldiler, sen artýk büyüdün dediler… Her þey bir anda oldu anlayamadým, bir de baktým ki büyümüþüm. |
|
159
|
|
|
|
Ýznik'te bir köftecide öðlen yemeðimizi yedik. Yüz elli gram köftenin bedeli sadece bir milyon liraydý |
|
|
|