• ÝzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
321
|
|
|
|
Dayak Atma Sanatý adlý üç ciltlik kitabýmýn þimdilerde dördüncü cildini de yazmaya baþladým. Dostlarým bana ''Cengiz Abi geç bile kaldýn dördüncü cildi yazmak için.'' diye sitem de etseler, haklýlar aslýnda haklý olmaya da, beþ yýldýr baþarýyla yürüttüðüm dayak atma kurslarýndan, millete verdiðim dayak atma derslerinden baþýmý kaldýrýp da bir türlü yazamamýþtým dördüncü cildi.. |
|
322
|
|
|
|
Baktým, pantolonun çizgileri çitter çifter olmuþ. "Anne çizgiler çift olmuuuþ !" dedim. Çok kýzdý. "Hadi hadi , alem tekini bulamaz..." |
|
323
|
|
|
|
Ünlü bir yoga merkezinden yakýn dövüþ eðitimi vermem için davet aldým . |
|
324
|
|
|
|
Son yýlbaþýndan bahsediyorum. Bu kez yeni yýla girmek hiç kolay olmadý benim için. Eski yýlda tutsak kalacaðým diye ödüm koptu.
|
|
325
|
|
|
|
Ýçinden bir "Hýýýmm!" dedi Harun. "Bu tüketim çýlgýnlýðýndan sayýklayarak çýkacaðýz anlaþýlan." diye de ekledi yine içinden. |
|
326
|
|
|
|
Ýsmail bizim sýnýfa geldiði zaman hem yakýþýklý hem de çalýþkan bir çocuk olarak biliyorduk onu önceki sýnýflardan. Bir sene önce bizim sýnýfta deðildi ama, tanýrdýk yinede birbirimizi... Bazý zaman sýnýfta, bazý zamanda dýþarýda saçma sapan deneyler yapar, güya bizlere bir þeyler ispatlamaya çalýþýr bir hali olurdu... |
|
327
|
|
|
|
Mazhar Osman ellerini arkasýna alýp baþýný da öne eðdikten sonra, yavaþ ve sakin adýmlarla, akýl hastalarýnýn önünde dolaþmaya baþladý, biraz ilerleyip köþede duran naylon çöp kutusuna okkalý bir tekme savurdu, diþlerini gýcýrdatarak bir þeyler mýrýldanýyordu. Koðuþta ki deliler pür dikkat onu dinliyorlardý, kelimeyi iyice uzatarak gidi lafa... |
|
328
|
|
|
|
Ara, ara bul. Hanýma sor, çocuklara sor, dur bir de kendine sor bakalým, belki bulursun. Hani demiþler ya arayan terliðini de bulur, Mevla’sýný da... Tabi ki öyle deðildi caným o söz, terliði oraya ben koydum. Tatil günleri benim ayaklarda çoðu zaman çorap olmaz. Ýþte o zaman o firar eden terlikler devreye girer ve ayaklarýmý sýcacýk sararlar, en azýndan, daha önce sararlardý... |
|
329
|
|
|
|
Öðrencilik yýllarýmýz pek de parlak geçti sayýlmaz. Okuduðumuz dönemlerde ikmal imtihanlarý vardý ve bizim o imtihanlara her sene aboneliðimiz vardý, hem de parasýz pulsuz. O adý saný büyük ve her zaman öðrencisi olmaktan gurur duyduðum Bahçelievler Deneme Lisesi'ni bir yýl rötarla da olsa ben de bitirdim. Hatta bir þey daha söyleyeyim ertesi sene üniversiteye de girdim. Yýl 1982 Uludað Üniversitesi-ÝÝBF-Ýþletme Bölümü, sonra ver elini Bursa'nýn ufak tefek taþlarý, keman olmuþ o yârimin kaþlarý... |
|
330
|
|
|
|
Danýld bu, yaþý ilerlemiþ de olsa haþarý idi bayaðý... Önüne gelen ülkeye fýrça atmaya bayýlýrdý... Ayar vermeye kalkardý... Eskiden herkes korkar çekinirdi, þimdilerde ise kimse iplemediði için, her gününü morali bozuk geçirmeye baþlamýþtý... Günde on beþ yirmi tane ülkenin baþý ile telefonda görüþmezse rahat edemezdi, uykularý kaçardý... |
|
331
|
|
|
|
Bazý asansörlerde kapý elle açýlýyor, çoðunda ise otomatik, kata geldi mi cýrt içindesin. Bazen dalga geçerim asansörün kapýsý ile... Elimi bir uzatýyorum þak diye açýlýyor... O arada da bekleyenler varsa haliyle sinir oluyorlardýr bana... |
|
332
|
|
|
|
Tren yolculuðu samimidir, mütevazidir. Bir kere alýþýnca raylarýn o ritmik sesi bile güzel gelir insana, bir yerde bir tren yolu görünce bile insanýn ilk trene binip çok uzaklara gidesi gelir. Ama artýk öyle midir? |
|
333
|
|
|
|
Yan yana dizildiler mý o güzelim sarýþýn afetler, Akdeniz Güzellik Yarýþmasý yapýlýyormuþ sanýrdým ben, sanki bana el sallýyorlar ya da öpücük atýyorlarmýþ gibi gelirdi. Kuruntu iþte caným benimki de. Hiç karþýlýk beklemeden seviyorum ya ben onlarý. Hangisini koluma taksam öbürleri sanki bana küser imiþ gibi gelirdi... Sesleri gelirdi kulaklarýma gaipten ''Bizi niye beðenmedin de yanýmýzda ki sarýþýnlara taktýn kafayý.'' diyorlarmýþ zannederdim... |
|
334
|
|
|
|
Dað baþýnda devasa bir þato çok gizli bir yer. Mankurmanya Ülkesinin Gizli Servis Binasý. Þoförsüz bir arabayla beni aldýklarý yerden kapýya kadar geldim. Büyük mü büyük, devasa bir kapý. Tokmaðý, zili bile yok. Kapýda bir yazý sadece ''Üç kere öhö öhö öhö diye öksürün sonrasýný bize býrakýn.'' Hay Allah bu da ne ola ki? Durup dururken ben niye öksüreyim, demeye kalmadan, nereden geldiði belli olmayan bir ses ''Öksürsene kardeþim.'' Öhö öhö öhö ve de öhö öhö öhö ! ''Tamam tamam üç kere yeter on üç kere demedik.'' Öksürmem ile kapý ardýna kadar açýlýr...''Sonra ciðerlerine bir baktýr.''
|
|
335
|
|
|
|
Gençlik yýllarýnda birkaç arkadaþýn dolduruþu ve gazýyla üç beþ kere oynadýysak hepsi o, onun dýþýnda at yarýþýný sevmemde, oynamamda. Bizim Çaycý Ali'nin eniþtesi Ziya, ki biz ona çoðu zaman aramýzda Ziya Baba deriz, at yarýþýnýn hastasý, hatta öyle hastasý ki, kronik vaka kelimesi bile onun için havada kalýr... |
|
336
|
|
|
|
Köy meclisinde çýt çýkmýyordu. Ýhtiyar heyetindekiler, ihtiyarladýðýna piþman olmuþlardý. Muhtar muhtar olduðuna, hoca hoca olduðuna bin piþman olmuþtu. Düþünüyorlar tartýþýyorlar bir çare bulamýyorlardý. Adanalý Celal acýmasýz biriydi, konuþmak tartýþmak mümkün deðildi. Nasýl ikna edeceklerdi, bu adam fenaydý herkes korkardý. Býrakýn Celal'i Hatice vardý, namlý Kara Hatice. Adanalý Celal'in karýsý Hatice'nin bile iki cinayeti vardý. Altý yýl hapis yatmýþ Adana hapishanesinde karýlar koðuþunun aðalýðýný da yapmýþtý. Bir mahkum kadýný bile þiþlemiþti. Kadýndan çok erkek gibiydi. Haftalýk sakal, býyýk traþý olurdu. Tesbih sallar, tabanca taþýrdý. Haber Adanalý Celal'in kulaðýna gelmeden karýsý þimdiye kadar birkaç kiþiyi vurabilirdi. |
|
337
|
|
|
|
Onlarca yolcu arasýnda, sonunda yine güç bela tutunacak bir yer buldu...Yolcular her durakta balýk istifi gibi birbiri üzerine yýðýlýyordu.Eski bir model olan belediye otobüsünün sarsýntýsý ara sýra da insanlarý saða sola fýrlatýyordu...Trafik de sürekli dur kalk yapan otobüs, yolcularýný periþan ederken, özellikle bu ihtiyar adamý daha da bitirmiþti.Adam boðuluyordu.
|
|
338
|
|
|
|
Öyle gündüz vakti yolda yürürken mini etekli alýmlý bir genç kýz, dudaklarýnda ve yanaklarýnda da biraz fazlaca boya, aðzýnda uzun ince bir sigara olmak kaydýyla yanýndan geçen yaklaþýk yetmiþ yaþlarýnda bir adamýn koluna girerek aynen þu cümleyi kurmuþtu... |
|
339
|
|
|
|
Balýk ile raký içerken çok da fazla balýðýn moralini bozmamak lazým. Yani ona þöyle ''Sudan çýkmýþ balýða dönmüþsün.'' gibi bir cümle kurmayýn kesinlikle... (Nereden çýkacaktý ki, çok saçma oldu bu) Sudan çýktýðý belli zaten... Alýnýr sonra bak diyeyim size, zamane balýklarý bunlar... Eski balýklar olsa neyse... ''Amma balýk hafýzalý imiþsin sen.'' diye de bir cümle kurmayýn sakýn, belli zaten balýk olduklarý için, balýk hafýzalý olduklarý... |
|
340
|
|
|
|
“Bunlar da sizin.” dedi, elindeki yolluklarý salona býrakýrken.
“Ana”, dedim. “baþka satýcý ne zaman geldi de biz duymadýk?”
Güldü, sinsice.
“Oðul”, dedi. “Ben öyle demesem, satýcý yolluk fiyatýný düþürmezdi. |
|