|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Genç Kýzlarýn Ýç Dünyasý ve Dýþardakiler
Ýsa Kantarcý
Öykü > Aþk ve Romantizm
BÝRÝNCÝ BÖLÜM
Aðustos sýcaðý yakarak sallýyordu her yeri, gizli köþelerde böcekler gelen geçenin sevinciyle köþelerinden çýkmýþtý, bir geyik, bir kurt, bir tilki geceye akýyordu. Gecenin üçüydü.
Ormandaki 8 bin dönüm araziye kurulu villanýn önüne kalýn tekerleri leoparý andýran yüksek bir motosiklet gelip yanaþtý, hayalet misali.
30 yaþýndaki Þeref, dizlikler, kask, siyah deri kýyafetiyle bir savaþçýya benziyordu, uzun çizmeler, çizmelerd
[DEVAMI]
|
|
|
• ÝzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
181
|
|
|
|
Buradaki Totem, Mevla, El, Tanrý, Ýlah gibi kavramlarýn evrende beliren Yaratýcý ve Mutlak Güç olan Yüce Tanrý kavramýyla hiçbir ilgisi olmayan tarihsel verilerdir. Zaten Evrensel Yaratan Güç olan Yüce Tanrý kavramý da bunlardan hiç birisi deðildir. Kader mülk sahip dünya genelinde olan kavramlardýr.
"Eylerse Mevla eyler
Mevla ne eylerse güzel eyler"
Bu gibi sözler albenili, aðdalý ve yaldýzlý büyüleyici sözlerdir. Büyü bir söylemin tersi olan düþünmeyi unutturup yasaklamakla; sizin etraflýca düþünememe girdabýna düþmenizdeki kapýlýþla büyülenmeydi.
Bu tür söylemler hiç bir direnç ön görmeksizin, alt yapýsý kabul ettirilmiþ süreç anlamlara atýf olmakla; tereyaðýndan kýl çeker gibi akýþlý olurlar.
Eskiden mülkün sahibi padiþahtý. Yani mülk üretim nesneleriyle, üretim nesnesi içinde üretim nesnesiyle çalýþan insaný da içeren bir kavramdý. Mülkün içinde üreten çalýþan insaný çektiniz mi mülkün hiçbir anlamý yoktur. Kavramlarý þimdiki anlamlarla deðil geçmiþteki ilk anlamla özgülenen geliþmesi içinde takip edeceksiniz.
Ýnsanýn üreten iliþkisi içindeki emek nesnelerini çekerseniz insan üreten faaliyette bulunamaz. Doðaya ve zorluklarýna teslim olur. Mülk bu nedenle kolektif etkili özne (insan) nesne giriþmeyle mülktür.
Mülkün sahibi padiþah (Mevla) karþýsýndaki kiþi kendisini tanýtýrken kendisine "Kulunuz" derdi. "Kulunuz Evliya Çelebi" derdi. Yani üzerinde her tür tasarruf hakkýnýz olan köleniz Evliya Çelebi demekti.
Padiþah ta zaten bu anma veya zikrin baský ve basýncýyla herkese kullarým derdi. "Kulumuz Evliya çelebi nasýl? Ne haldedir? Nicedir?" diyen mülkiyetli bir azametle sorardý.
Mevla neydi? Mülkü olan. Mülk sahibi olan kiþi efendiydi. Mevla’mýz da efendimizdi. Mülk sahibi olmanýn gücü ve azameti ile güç ve iradeydi. Efendi mülk sahibi olan, mülkünü tasarruf edendi.
Mevali neydi Mevla olanýn kuluydu. Mülk yoksunu iradesiz acizlikti. Köleci mantýkla ihsas edilen düþünce buydu. Bu mantýk tarihin inþa sürecine, gerçeðe ve gerçekliðe kökten aykýrý bir durumdu.
Mülkün sahibi diliyordu. Mülkün sahibi mülkten sadaka veriyordu. Mülkün sahibi mülksüz olana (aslýnda mülksüz kýldýðý kiþilere) acýyor, merhamet ediyor, lütufkâr davranýyordu! Kendilikten mülk sahipli olmanýn davranýþýydý.
Ýþte bu nedenle bu mantýk alt yapýsý üzerinde oluþan alan etkisi akýþý içine bu türden veciz sözler söyleniyordu:
"Eylerse Mevla (sahibimiz-efendimiz) eyler
Mevla (sahibimiz-efendimiz) ne eylerse güzel eyler"
Öyle ya mülkü olan, mülkten verip vermemenin eyleminde olurdu. Mülkün sahibi mülkten ister versin ister vermesin; ne eylerse güzel eylerdi. Bu kaderdi. Hayýr ve þerdi. Hayýr, da þer de Mevla’dandý.
Böylece bu sözlerle iman akdinin altyapýsý ve akli zemini oluþturulmuþtu. Bu zemin üzerine de bu tür "Eylerse Mevla eyler/ Mevla ne eylerse güzel eyler" gibi söylediðiniz sözler bu tür inanmýþlýk alaný içinde yað gibi akar. Bu sözler boyun eðiciliðe, teslimiyete dirençsiz olmaya yað etkisi yapacaktý.
Monarþinin dili tekilerk dili. Oligarþinin dili mülk sahipleri ortaklaþmasýnýn irade ve paylaþým yapma paylaþtýrma gücüydü. Monarþi ve oligarþinin dili olan sentez, þimdiki tüm dinlerin inþa diliydi. Dinler bu inþa dili içinde ve inþa dili çevresindeki zamana ve zemine baðlý bir evrim sel, düþün sel, eylem seli oluþla kendi eylemini sürükleyen ideolojinin (öðretinin) fikri hareketi olan öznel dildi.
Ýlk totem yapýlar ilk sosyal sözleþmelerdi. Bu nedenle ve bu aþamada sosyal sözleþme sözlü olmaktan çok vücut ve yönelimli bir eylem birliði dilidir.
Sosyal sözleþme saðlatan sosyal alanýn çekimiydi. Çekim alaný içinde söz ve eylem birliðini totemdi mana düþüncesi olukla belirten, kodlayan eylem ve saðlamalarýn alan içi kendi tekrarlarýydý.
Toplumsal sözleþmeler üreten iliþkilerden sonra, üreten iliþkilerin totem grup alaný dýþýnda giriþen söz eylem ve takasla ürün anlaþmalarýydý. Toplumsal sözleþmelerinin kökeninde totem meslekleri vardýr.
Toplumsal sözleþmelerin temelinde totem meslekleri giriþmesi vardýr. Ama ne sosyal sözleþmeler içinde ne toplumsal sözleþmeler içinde; din ve din benzeri efektler hiç yoktur.
Üreten ittifak olmaktan çok teslimiyetçi bir üretim biçim olukla tekerkillik (monarþiler); biat, taat, itaat ve ibadet ahdi olan izole yapýlardý.
Tekerkillik içindeki bu kümülatiflerle birlikte oluþan iman ahdi kavilleri, önce din benzeri El iman ahitle monarþin bir inanç ve iman ikrarlarýný oluþtular.
Sonra da üreten yapý içinde köleci mülk iliþkilerini güden genel çizgiler dâhilindeki oligarþin yapýlarla kýrpma ve düzenlemelerle dinler vardý.
Dinler bu mülkiyetçi köleci genel çizgiyi gözetme benzerliði içinde güncele iliþkin akýþa yol verecek yerel veya lokal oligarþinle yerel ya da lokal feodaliteyle birlikte tamamen dinler, vardýr.
Dinler, acýkmanýn biyolojik olmasý gibi bir gereksinmeyle hayatla ve dolaysýyla insanla her zaman her yerde var olan genel bir belirme hiç deðildirler.
Dinler böylesi bir genellik ihtiyacýndan kaynaklanmakla dünyanýn her yerinde her insanla birlikte görülür olan genel ýralý bir tutum deðildir.
Dinler hiç bir zaman genel baðlamla genel karakterli deðildirler ve þimdilik yeryüzü dini de deðildirler ve zulümle, zorbalýkla olmadýkça bu halleriyle yeryüzü dini olmalarý da olasý deðildir.
Ýnsanýn biyolojisinden gelen bir duyuþ vardýr. Bu duyuþ din deðildir. Kiþilerin kaygýlardan arýnmasýyla kiþi yönelimlerini güden kiþi yönelimlerini aydýnlatýp anlam veren duyuþ grotesk iliktir.
Grotesk ilik hiç bir zaman din deðildir. Dýþ dünya baský ve basýncýnýn kiþi öznesi üzerinde anlamlandýrma olan duygulardýr. Artýk kiþi bu duygularýyla koþullu refleksin tavrý oluyordu.
Dinler sosyal sözleþmelerden ön toplumsal sözleþmelerden çok sonra vardýr. Kolektif gücü özelleþtiren mülk iliþkisi içindeki; mülk sahibinin paylaþtýrmasýna göre olan sosyo toplumsal baskýyý yerel alan içinde kiþiye yöneltmenin baský basýnç duyuþudurlar.
Yani din, dýþ dünyanýn baský ve basýncýndan çok sonra üreten iliþkileri köleci tarzla paylaþtýran yapý içinde gelip; kiþideki groteski duygularla birlikte kiþi duyumlu salýnýmý büyüten sosyo toplumsal bir yatýþtýrýcý olmakla yatýþtýrýcý; teslimiyetçi; öðütçü; ödevli þartlý öðrenmedir.
El ihale unsuru bir mana fikridir. El kolektif zenginliði "mülk benim. Ben mülkümü dilediðime verdim. Ben mülkümü pay ederken siz þahit miydiniz? Diyerek kolektif mülkiyeti seçkin kiþilere ihale emenin meþruiyet mantýðýydý.
El köleci yapýdan günümüze kadar, günümüz de dâhil; kamunun kaynaklarýný kolektifin kaynaklarýný ihale eden, tanrýlaþan güçtü. El mülk sahipliðinin ve mülk sahibi yönetme gücünün üretilen içinde aslan payýný almasýydý.
Bir zamanlar yeryüzünde otuz beþ bin tane El tarzý mutlak monarþini mülk sahipliði temsilcisi olan küçük egemenlikler vardý.
Ve bunlar tarih kitaplarýna yanlýþ bir algýlatmayla, geçmiþ süreci unutturan söylemle birçok tanrý, çok tanrýlýk düþünce söylemiyle geçmiþtir.
Bu otuz beþ bin köleci ve monarþi temsilcisi tanrý efendiler sentezi ile oligarþinin temsilcisi olan tevhidin tanrýlarý ortaya çýkmýþtý. Amon-Ra, Yehova, Ahura Mazda vs. bu tanrýlardan sadece bir kaçýydý.
Tarih bilinci genel bir akýþtýr. Dinler genel akýþlý sürekliliðin içinde mahallî tutumlu geçmiþten intikal eden söylemle mevcut durumda beliren sorunsallara göre olan çýkarýmlardý.
Yine günümüze gelen süreçte otuz beþ bin tane tanrý efendilerin oligarþin sentezinden geriye Yahudilik, Hristiyanlýk, Budizm, Þintoizm, Konfüçyüs gibi büyük sentez dinleriyle bunlar dýþýnda belki de ancak bin kadar din kalmýþtýr.
Otuz beþ bin efendi tanrýnýn sentezinden geriye kalan 4300 kadar dinin çoðu 50 yüz kiþilik grup, topluluk dini boyutunda olmakla çoðu bahse bile konu olmazlar.
Monarþin inþaca duruma göre söylenen sözlerden biri daha örnek olarak söylenecek olursa þu tür bir söz monarþin yapý içinde söylenen bir lafýz olmakla söylenebilir. "O her þeyi hakkýyla bilendir".
O her þeyi hakkýyla bilirse, söylediði her söz de haktýr ( doðrudur) yönetendir. Yine bu baðlamla "siz bilmezsiniz o bilir" der. Doðru da. Çünkü siz kolektif olaný biliyorsunuz. Ama "mülkün sahibi o" gibi tekile göre olaný bilmezsiniz
O zaten kolektife karþý, kolektif olmayanlarý sayýp dökmekle; özel sahipli mülk egemenliðini (monarþi olaný) söylemekle; monarþiye ait olan gücün her þeyini biliyordu. Kim? "O". "O kim?" Mülk sahibi.
Bir gerçek daha vardý. Her þeyi hakkýyla bilen, kolektif ligi bilmiyordu. Kolektif ligi görmezden geliyor, kolektif ligi giderek unutuyordu.
Unutulan kolektif gerçeklik, her þeyi bilen tarafýndan söylemce "merhamet, lütuf, acýma olarak; rahman ve rahim olanýn" harcama ve tasarrufu olan gizlemelerle hatýrlanacaktý. Ýlk köleci monarþin inþa içinde "o" olan, kendisinin kolektifleri (ortaklar veya ortaklarý yok diyordu). Bilmezlik burada baþlýyordu.
|
|
182
|
|
|
|
Bireyler ya da devleti yöneten erkler insan olmanýn sýnýrlarýný, sýnýrlý yaþamaktan geçtiðini bilmedikleri ya da bunu ciddiye almayýp, bu gücümle her þeye sahip olur herkese hükmederim mantýðýyla; hayvandan daha aþaðý bir düþünceye sahip olduðu için ahlaksýzlýðýn pençesine düþülmektedir.
|
|
183
|
|
|
|
Kolektif alan içindeki bir kiþi kendi üzerine düþen 1 birim iþ payý içinde artýk enerji deðeri de üretir. Artýk enerji nereden gelir. Sizin çalýþmanýzdan ve özdeðin potansiyel özellikleri içinde gelir. |
|
184
|
|
|
|
Ýslam Bilim ve Teknoloji Müzesi ecdadýmýzýn Ýslam çiçeðinden özümseyip ürettiði ballarýn sergilendiði bir kovan gibi. Eserlerden anlýyoruz ki onlar, vazifelerini çok iyi yapmýþlar. |
|
185
|
|
|
|
Su içindeki balýða yüzmeyi öðrendi deme kavramý olur mu? Ýþte emperyalist süreç içinde emperyalistlerin yeryüzüne duhul etmiþlerdi, Zaten emperyalizmin alemlere sokulmalarýyla bu durum emperyalistlerin alem içinde olmalarýydý. |
|
186
|
|
|
|
Oysa üreten iþlerge kuvvet, zorunlu olarak dýþtan takas yapan, deðiþme yapan geçiþimleriyle bileþimli bir tamamlayýcýlýktý.
|
|
187
|
|
|
|
Küçük bir grup içinde de sürü salýnýmýyla olunamýyordu. Küçük grup kendi aralarýndaki kendi iliþkileriyleydi. Kendi yaþamlarýný kendi ortak anýlý duygularýyla paylaþýyorlardý. Ortak aný kalýbý üzerindeki anlatým biçimi, dilin belirgin bir iþaretçisiydi. |
|
188
|
|
|
|
Böylece yükseltgenmekle ayrýþan enerji paketleri iþ yaptýktan sonra indirgenip ilk durumun nötr haline geçerler (geri baðlaným yaparlar). Ayrýþan süreç oyuk ve yük hareketinin tekrar birbirini tamamlamasýyla sonuçlanýr.
|
|
189
|
|
|
|
Bugünlerde kimse ne olduðunu pek bilmese de, insanlarýn dillerinde olan o çýlgýn Kuantum fiziði(Parçacýk Fiziði), onun teorisini kuran ünlü fizikçilerin bulgularýnýn sonucunda ortaya attýklarý felsefi sorulardan kaynaklanan bir felsefi akýma yol açtý. Ýþte aþaðýdaki makalede, bu felsefe hakkýnda kýsa bir giriþ bulacaksýnýz! |
|
190
|
|
|
|
diyalektik kavramýna (sartre etkilenimli) salt insan boyutundan bir bakýþ.çok kopukluklar var bu yazýmda.çoðu yerini düzeltmeye çalýþtým.yalnýz yine de çok eksik.kusurlarýmla... |
|
191
|
|
|
|
Monarþi tekil ve ortak tanýmazdý. Tekil karardý. Oysa oligarþi tekil irade deðildi. Monarþi gibi tekil söylem karþýsýnda oligarþi biz söylemliydi. Yani oligarþi kendisine ortaklar tanýyan karþý söylemdi. |
|
192
|
|
|
|
El mana anlayýþý ideolojik düþünceleriyle kolektif akýldan kopmuþtu. Mülk sahibi bazlý söylem ve fiili kolektif alanýn merkezine oturtmuþtu. Mülk sahibi gibi yanýlsamalarý nedenle inanýcý düþünce nereden kalkýp; nereye gelmiþti? Kolektif alandaki üreten kolektif düþüncelerden kalkýp, sonu gelmez hayallere yelen fikir çývlamasý çýkmazýn kýsýr döngüsü içine gelmiþlerdi.
|
|
193
|
|
|
|
Makro dünyayý tetikleyip ateþleyen de mikro dünyadýr. Ancak makro dünyada eser müyesser iliþkisi kurulursa da bu söylem de görecedir. Kolektif inþa kiþinin deðil kolektif gücün eseridir. Kolektif güç kiþide yoktur. Þu halde kiþi deðil kolektif güç inþacýdýr. Ýnþacýsý olmadýðýnýz ve sizin dýþýnýzda olan kuvvetten ötürü siz de inþanýn sahibi deðilsiniz. |
|
194
|
|
|
|
Kaçýncý kez hayat olarak kurulup hayat olarak yok olma eþiðinde yeniden yaþama tutunuþtuk. Dünya, kaçýncý manyetik alan deðiþmelerini yaþadý ve yaþayacaktý? Yine dünya hayat için uygun olmayan tektonik olaylarý kaçýncýsýný yaþadý ve daha kaçýncýsýný yaþayacaktý?
|
|
195
|
|
|
|
Ýnsan...
Ölçü...
Sayý...
Kurt...
Dert...
Kural...
Güzel...
Ýnsan... |
|
196
|
|
|
|
Vicdan içinde hem kolektif öznenin buluncu, hem kiþisi öznenin buluncu (bilinci) vardý. Kolektif vicdanda kolektif bir deðer yargýsý vardý. Ýttifaký bir alan içindeki her bir grubun emek gücüne karþýlýk (sektör gücüne karþýlýk); diðer her bir grubun, farklý sektör el alanda farklý bir emek gücü vardýr.
|
|
197
|
|
|
|
Özellikle bazý burjuva kökenli ve özentili kiþiler, Kariyerizmi bir yetenek ve baþarý sayarak, sürekli belirli kiþi ve kesimler üzerinde maddi ve manevi bir üstünlük aracý olarak kullanmaktadýrlar. Bu da doðrudan kiþilik bozukluklarýnýn ana kaynaðý olan Kýskançlýðýn en açýk yansýmasý demektir. |
|
198
|
|
|
|
Ýlk sel dönem içindeki sosyal etki, gelip geçici yol arkadaþlýklarý gibi bileþip daðýlan, saðanak süreçlerle beraberdi. Birçok eylem deneyimlerin ilk yaþandýðý yerler olmakla yalýtýmý az, unutmasý daha çok olan gelip geçici hafýza gibi davranmasý daha fazlaydý. |
|
199
|
|
|
|
Suya girenin ýslanmasý gibi soðukta olanýn üþmesi gibi kolektif alan da kolektif alan içindeki kiþilere iþleyimle olan bir tahrik gücü yükler. Tahrik gücü neydi?
Ýçinde olduðunuz bir duruma harcadýðýnýz iþgücü enerjinin; içinde olamadýðýnýz diðer durumla olan iþgücü enerjilere karþýlýk olmasýydý. Ýþte kolektif alanýn estirdiði bu manyetik aký, üreten kolektif alan içinde yokuþ yukarý olan enerjiyi kiþilere yükler.
Kolektif enerji tahrik kuvvetinden doðan güç ile kiþilere depo enerji etkisi yapar. Tahrik kuvveti depo enerjiden karþýlanmasý olan bir kolektif alan etkisidir. Tahrik gücü ürettiðinize karþýlýk, üretmediklerinizle var. Tüketip kullanýmlarýnýza karþýlýk tüketip kullanmadýklarýnýzla vardýr.
|
|
200
|
|
|
|
Ama kolektif üretim yapmanýn karþýlýðý olmasý gereken kolektif olucu gerçekler, El 'in takdiri olan bir rýza anlayýþý içinde kavranýyordu. Kolektif olguca gerçekler El anlayýþý içinde takdir edilen ve giderek boðaz tokluðu ücret olan bir söylemdi. Kolektif olguya göre olmasý gereken paylaþan söylemleri, ücretle anlýyorduk.
|
|
|
|